Replicator İnisiyatifi: ABD’nin Drone Hamlesinde Son Durum
Pentagon’un Replicator programı Çin’e karşı binlerce drone üretimini hedefliyor. Peki yönetim değişiklikleri ve teknik zorluklar projeyi nasıl etkiliyor?
Replicator İnisiyatifinde Son Durum
ABD’nin Drone Hamlesi Geleceğe Tutunabilecek mi?
Replicator’ın Doğuşu: Çin’e Karşı Bir Hamle
ABD Savunma Bakanlığı (DoD), 2023 yılında Deputy Secretary of Defense Kathleen Hicks’in öncülüğünde “Replicator” adını verdiği iddialı bir inisiyatifi duyurdu. Programın temel amacı, Çin’in kitlesel insansız sistem üretimine karşılık verecek bir stratejik çözüm geliştirmekti.
Pasifikte Çin ile bir çatışma ön görülmektedir ve bunun için ABD hazırlık yapmaktadır. Pentagon, 24 ay yani 2 yıl içinde binlerce insansız sistemi –hava, kara ve deniz araçları dahil– sahaya sürmeyi hedefledi. Bu yaklaşım, ABD’nin yıllardır dayandığı pahalı ve sofistike platformların yanına, ucuz, kaybedilebilir (feda edilebilir) ve sürü mantığında çalışan insansız sistemleri eklemeyi amaçlamaktadır.
Yönetim Mimarisinde Değişim
Programın doğuşunda Kathleen Hicks’in liderliği belirleyici oldu. Ancak Hicks’in görev süresinin Ocak 2025’te sona ermesiyle Replicator’ın geleceği kısa süreli bir belirsizliğe girdi. Bugün itibarıyla, Pentagon’un yeni yönetim kademesi bu projeyi şekillendirmeye devam ediyor.
Stephen Feinberg, Mart 2025’te Savunma Bakan Yardımcısı olarak göreve geldi ve programın üst düzey gözetimini devraldı. Feinberg, Senato’daki onay sürecinde Replicator’ı kritik ancak gözden geçirilmesi gereken bir girişim olarak tanımladı. Öncesinde Pete Hegseth, Ocak 2025’te Savunma Bakanı olarak göreve başladı. Replicator onun döneminde de Pentagon’un yenilikçi vizyonunun merkezinde kalmayı sürdürüyor.
Programın operasyonel yürütücüsü ise Defense Innovation Unit (DIU) oldu. DIU Direktörü Doug Beck stratejik yönü belirlerken, Aditi Kumar gibi isimler günlük yürütülen işler ve politika bağlantılarını yönlendiriyor.
Sahadaki Zorluklar: Replicator’ın Önündeki Engeller
Replicator, kısa sürede binlerce sistem üretme iddiasıyla ortaya çıkmış olsa da, teknik ve operasyonel anlamda ciddi sorunlarla karşı karşıya.
Deniz Dronelarında Güvenilirlik Sorunu
ABD Donanması’nın özerk deniz dronlarıyla yaptığı testlerde ciddi yazılım arızaları görüldü. Bu kazalar, sürü mantığında çalışacak otonom sistemlerde güvenilirliğin hâlâ büyük bir soru işareti olduğunu gösterdi. Pentagon bu nedenle L3Harris ile yapılan otonom yazılım sözleşmesini geçici olarak askıya aldı.
Komuta-Kontrol (C2) Eksiklikleri:
Replicator 2 aşamasında hedef, sadece drone üretmek değil, farklı platformları entegre bir şekilde çalıştırmak. Ancak bu noktada komuta-kontrol altyapısında büyük boşluklar mevcut.
Bu başlığı yani Komuta Kontrol (C2) başlığını biraz açarsak faydalı olacaktır, C2 için de inmemiz gereken alt başlıklar ise şunlardır,
Ölçek ve Zaman Baskısı
Replicator, 24 ay içinde binlerce kaybedilebilir insansız sistemin sahaya sürülmesini hedefliyor. JADC2 ve ABMS gibi projeler yıllardır planlanan, çok katmanlı, kurumsallaşmış altyapılar. Ancak Replicator, hızlı bir üretim/test döngüsüyle geliyor. Bu hız, entegrasyonun derinliğini sınırlandırıyor. Yani mevcut C2 ağları var ama Replicator’ın ölçeğine ve hızına uyarlamak için gereken standart, protokol ve veri modeli çalışmaları henüz yetişmiş değil.
“Attritable” Sistemlerin Doğası
Replicator’daki dronelar pahalı, uzun ömürlü platformlar değil; kaybedilebilir (attritable) sistemler. Bunların binlercesi aynı anda sahada olacak. Mevcut C2 altyapıları, F-35, Patriot, Aegis, THAAD gibi sınırlı sayıda yüksek değerli varlığı yönetmek için optimize edilmiş durumda.
Bir anda binlerce, belki on binlerce drone’dan gelen veri akışını gerçek zamanlı işlemek —JADC2’nin bile hâlâ olgunlaştırmakta olduğu bir sorun. Yani aslında “C2 yok” değil, ama asıl mesele ölçeklenebilirlik ve yoğun bir muharebe sahası hava trafik yönetimidir.
Farklı Ortamların Entegrasyonu (Air–Sea–Land Swarm)
Replicator sadece hava dronelarından ibaret değil; deniz ve kara insansız sistemlerin

i de kapsıyor. JADC2/ABMS büyük ölçüde hava-uzay odaklı başladı, FAAD-C2 daha çok kısa/orta menzilli hava savunmaya yönelik, NGC2 kara ve kısmen deniz boyutuna yoğunlaşıyor. Ancak hepsini aynı sürü operasyonunda tek bir COP/CTP (Common Operating Picture / Common Tactical Picture) altında toplamak, halen çözülmemiş bir mühendislik meselesi.
Elektronik Harp ve Dağıtık İletişim
Replicator’ın en büyük sahadaki riski, Çin’in yoğun elektronik harp (EW) yetenekleri. Mevcut C2 ağları uydu, Link-16/22, MADL, TTNT gibi güvenli bağlantılara dayanıyor. Fakat binlerce düşük maliyetli drone bu “yüksek güvenlikli” datalink’leri kullanamıyor. Onların haberleşmesi daha basit, daha kolay “jam” edilebilen kanallara dayanıyor. Bu da entegrasyonda güvenlik-dayanıklılık açığı yaratıyor.
Golden Dome Henüz Tamamlanmış Değil
Golden Dome, aslında ABD’nin “her şeyin C2’sini tek şemsiye altında” toplamaya çalıştığı vizyon. Ancak bu proje henüz konsept ve geliştirme aşamasında. Yani Replicator’ın sürü mantığındaki ani taleplerine hazır bir “üst şemsiye” yok. Bu yüzden ara çözümler, DIU’nun geçici yazılımları veya prototip network mimarileri kullanılıyor.
Üretim ve Açık Sistem Mimarisi
ABD’nin hızlı üretim kapasitesi Çin’le kıyaslandığında halen sınırlı. Pentagon, açık sistem mimarisini benimseyerek farklı üreticilerin çözümlerini entegre etmeye çalışıyor. Çin tarafından ABD ye uygulanan yaptırım ve ambargolarda tedarik konusunda gecikmelere neden olmaktadır.
Counter-UAS Teknolojilerinde Kısıtlamalar
Replicator 2’nin önemli hedeflerinden biri, küçük insansız hava araçlarına karşı savunma sistemleri geliştirmek. Ancak jamming, lazer ve RF tabanlı çözümler sivil alanlarda yasal kısıtlamalara takılıyor. Lazer tabanlı çözümler ön plana çıkıyor.
Hızlı Prototiplendirme Riskleri
Pentagon, geleneksel 5–6 yıllık geliştirme döngülerini 18 aya düşürmeye çalışıyor. Bu hız sahaya erken avantaj getirse de, entegrasyon ve kalibrasyon eksiklikleri riskleri artırıyor.
Replicator 1: Kitlesel Drone Üretiminin İlk Aşaması
Replicator 1, Pentagon’un en hızlı şekilde sahaya somut sonuç vermeyi hedeflediği ilk safha oldu. Bu aşamanın ana hedefi, 2.500–3.000 adet insansız sistemin 24 ay içinde tedarik edilmesiydi. Özellikle Switchblade 600 tipi kamikaze İHA’lar ön planda tutuldu. Kısa menzilli, kaybedilebilir yani fedaedilebilir tek yönlü ve maliyeti düşük bu sistemlerin, Çin’in Tayvan senaryosunda yaratabileceği “sayı üstünlüğüne” karşı ilk bariyer olarak sahaya sürülmesi amaçlandı. Pentagon’un bu hamlesi, daha önce Ukrayna savaşında DJI gibi ticari drone’ların askerî amaçlarla dönüştürülmesinden alınan derslerle şekillendi.
Replicator 1 sadece tedarik değil, aynı zamanda hızlı prototip geliştirme modelinin testi niteliğinde görüldü. Pentagon bu sayede, beş yıl süren klasik alım süreçlerini kırarak 18–24 aylık döngülerde sonuç almayı denedi. Ancak üretim kapasitesinin sınırlı olması, elektronik harp karşısında dayanıklılık sorunu ve farklı sis

temlerin entegrasyonunda yaşanan sıkıntılar bu ilk safhada net şekilde ortaya çıktı. Yine de Replicator 1, ABD savunma sanayiine “hız ve esneklik” kazandırma çabasında önemli bir laboratuvar işlevi gördü.
Replicator 2: Karşı-Drone Savunmasına Odaklanan Yeni Aşama
Replicator 2, 2024 sonlarında Pentagon tarafından duyuruldu ve bu kez odak noktasını counter-UAS (karşı insansız hava sistemleri) oluşturdu. Özellikle, savaş alanında küçük ticari veya askeri drone’ların giderek artan tehdidine karşı etkin çözümler geliştirmek amaçlanıyor.
Jamming sistemleri, lazer tabanlı silahlar ve düşük yan-zarar riski taşıyan RF çözümleri öne çıkan seçenekler arasında. Pentagon, bu sistemleri sadece cephede değil, aynı zamanda kritik altyapıların ve üslerin korunmasında da kullanmayı planlıyor.
Ancak Replicator 2’nin önünde, teknolojik sorunların yanı sıra ciddi yasal ve operasyonel kısıtlamalar da var. FAA düzenlemeleri, şehir merkezlerine yakın bölgelerde elektronik harp ve kinetik önlemlerin kullanımını sınırlıyor. Ayrıca bu teknolojilerin yan etkileri –örneğin düşen parçaların sivil alanlara zarar vermesi– Pentagon’un çözmesi gereken taktik, etik ve hatta lojistik meseleler doğuruyor. Tüm bu zorluklara rağmen, Replicator 2 ABD’nin insansız sistemlere karşı savunma mimarisinde yeni bir dönem açma potansiyeli taşıyor.
Stratejik Değerlendirme
Replicator, ABD’nin insansız sistemlerde Çin karşısında denge kurma çabasının sembolü haline geldi. Bugüne kadar 2.500–3.000 sistemlik ilk parti planı Pentagon’un ciddiyetini ortaya koysa da, yaşanan teknik arızalar ve yönetimsel belirsizlikler programın geleceğini hâlâ tartışmaya açık bırakıyor. Hem Kongre’nin yarım milyar dolarlık bütçe desteği hem de Anduril gibi şirketlerin uzun vadeli yatırımları, programın sürdürülebilir olabileceğini gösteriyor. JADC2 entegrsyonu ise ayrı bir konu başlığı olacak kadar geiştir.
Paradigmada değişim mi?
Replicator, ne tamamen başarısız olmuş bir proje ne de Çin’in hızına anında karşılık verebilecek hazır bir çözüm. Ancak ABD’nin gelecekteki savaş alanı stratejilerinde insansız sistemlerin yeri tartışmasız. Hicks ile başlayan bu yolculuk, Feinberg ve Hegseth’in liderliğinde farklı bir şekle evrilmiş durumda. Eğer Pentagon, teknik zorlukları aşabilir ve üretim süreçlerini hızlandırabilir ise, Replicator sadece Çin’le rekabette değil, aynı zamanda ABD’nin askeri teknolojilerdeki paradigma değişiminde de kritik bir dönüm noktası olabilir.





