Savunma Sanayi

ABD Komuta Kontrol Yazılım ve Sistemlerine toplu bakış

2000 yılından günümüze ABD tarafından geliştirilen ve kullanılan başlıca komuta-kontrol (C2) yazılımları ile hava/füze savunma sistemleri görevde

Amerikan Komuta-Kontrol Sistemleri Analizi (2000-Günümüz)

Bu yazımızda 2000 yılından günümüze ABD tarafından geliştirilen ve kullanılan başlıca komuta-kontrol (C2) yazılımları ile hava/füze savunma sistemlerinin detaylı olarak incelenmesi amaçlanmıştır. Her bir sistemin genel tanıtımı, üreticileri, kullanıcıları, bağlı olduğu kuvvet/karargâh yapıları, diğer sistemlerle entegrasyonu, geliştirme süreci ve modernizasyonu, operasyonel kullanım örnekleri ve açık kaynaklardan erişilebilen teknik kapasite bilgileri sunulmuştur. ABD kökenli olmayan sistemler özellikle belirtilmiş ve ABD ile ilişkileri açıklanmıştır.

AEGIS Savaş Sistemi ve Balistik Füze Savunması (BMD)

AEGIS, ABD Deniz Kuvvetleri tarafından geliştirilen entegre bir savaş yönetim ve silah kontrol sistemidir. Özellikle gemi konuşlu hava ve füze savunması için tasarlanmış olup SPY-1 serisi güçlü faz dizinli radarı, veri işleme sistemleri ve dikey lançerlerden fırlatılan Standard Missile füzeleriyle hem hava soluyan hedeflere hem de balistik füzelere karşı savunma sağlar.

2000’lerden itibaren AEGIS sistemine balistik füze savunma yetenekleri eklenerek AEGIS BMD (AEGIS Advanced Electronic Guidance and Instrumentation System Ballistic Missile Defense) programı hayata geçirilmiştir. Bu sayede AEGIS donanımlı savaş gemileri, orta seyir safhasındaki balistik füzeleri önleme (SM-3 füzeleri ile) ve terminal safhadaki balistik tehditleri vurma (SM-2 Blok IV ve SM-6 füzeleri ile) kabiliyeti kazanmıştır. AEGIS BMD, ABD’nin ulusal füze savunma stratejisinin deniz bileşeni olup NATO Avrupa mimarisiyle de entegredir.

Üretici ve Geliştiriciler: AEGIS savaş sistemi başlangıçta ABD Deniz Kuvvetleri ve Lockheed Martin tarafından geliştirildi. Balistik füze savunma yeteneklerinin eklenmesinde ABD Füze Savunma Ajansı (MDA) program yöneticiliği yaptı. Lockheed Martin, AEGIS’in ana yüklenicisi olup radar ve savaş sistemi entegrasyonunu sağladı. Balistik füze önleyici Standard füzelerini ise Raytheon (eski adıyla Hughes) üretti. Alt yükleniciler arasında Boeing, Alliant Techsystems , Honeywell gibi firmalar; teknik destek sağlayıcılar olarak Johns Hopkins UAPL ve MIT Lincoln Laboratuvarı gibi araştırma kurumları yer aldı.

Kullanıcılar: AEGIS sistemi öncelikle ABD Deniz Kuvvetleri tarafından kruvazör ve muhrip sınıfı savaş gemilerinde kullanılmaktadır. 2010’lar itibarıyla onlarca Arleigh Burke sınıfı muhrip ve Ticonderoga sınıfı kruvazör AEGIS BMD konfigürasyonuna yükseltilmiştir. ABD Savunma Bakanlığı ayrıca AEGIS Ashore adıyla karasal tesislere adapte ederek Romanya (Deveselu) ve Polonya (Redzikowo) konuşlu balistik füze savunma sitelerini faaliyete almıştır. Türkiye2de Kürecik Radar Üssü , NATO’nun balistik füze erken uyarı sisteminin bir parçası olarak faaliyet gösteriyor ve ABD’nin Avrupa’daki füze savunma ağına katkı sağlıyor.

ABD dışında Japonya da AEGIS BMD yetenekli muhripler işletmektedir (örneğin Kongo sınıfı destroyerler) – ancak bu sistemler ABD’nin geliştirdiği teknolojiyi kullanıp Japonya tarafından satın alınmıştır. Dolayısıyla AEGIS ABD kökenlidir, müttefik envanterine de girmiştir.

Japonya, Haziran 2020’de kara konuşlu Aegis Ashore sistemini, düşen füze bileşenlerinin halk için oluşturabileceği riskler nedeniyle iptal etti. Bunun yerine deniz tabanlı balistik füze savunmasını geliştirmek amacıyla iki yeni ASEV inşa etme kararı aldı. 2024 yılına gelindiğinde ASEV’nin yalnızca balistik füze savunmasıyla sınırlı kalmayıp çok amaçlı bir destroyer olarak geliştirileceği duyuruldu.

Bağlı Komuta Yapıları: ABD’de AEGIS donanımlı gemiler Donanmaya ait deniz filoları bünyesinde görev yapar. Örneğin Pasifik Filosu (INDOPACOM) ve Atlantik Filosu (EUCOM/STRATCOM desteği) kapsamında balistik füze savunma devriyeleri icra ederler. Avrupa’daki Aegis Ashore tesisleri NATO Avrupa Müttefik Komutanlığı (SHAPE) denetiminde NATO füze savunma mimarisi içinde görev yapmaktadır. ABD Kuzey Komutanlığı (NORTHCOM) da gerektiğinde anavatan hava sahası/füze savunmasında AEGIS gemilerini planlarına dahil edebilir. Örneğin 2008’de NORTHCOM kontrolünde USS Lake Erie kruvazörü, arızalı bir uydunun düşürülmesi operasyonunu AEGIS/SM-3 ile gerçekleştirmiştir.

Entegrasyon ve Ağ Yapısı: AEGIS, en başından beri ağ-merkezli harekât konseptine uygun tasarlanmıştır. Gemiler arası ve diğer unsurlarla veri paylaşımı için Link-16, CEC (Cooperative Engagement Capability) ve uydu iletişim ağları kullanılır. Balistik füze savunması görevinde AEGIS, C2BMC (Command and Control, Battle Management, and Communications) ağına entegre olup kara ve uzaydaki sensörlerle veri alışverişi yapar.

CEC (Cooperative Engagement Capability) Nedir?

ABD Donanması tarafından geliştirilen ağ merkezli hedefleme ve ateşleme sistemidir. Bir platformun (ör. radar) gördüğü hedefi, başka bir platform (ör. destroyer) görmeden vurabilir. Gerçek zamanlı sensör verisi paylaşımı ve angajman kararı senkronizasyonu sağlar. Özellikle hava savunma (AEGIS, SM-6 vb.) mimarisinde kritik rol oynar.

Link-16 sayesinde, F-16, E-7T, Patriot bataryası, AWACS gibi sistemler aynı hava resmini paylaşır.

CEC sayesinde, AEGIS destroyerindeki SM-6 füzesi, başka bir radarın tespit ettiği hedefi vurabilir.

Konumuza tekrar dönecek olur isek; Yeni nesil entegrasyon kapsamında, AEGIS sensör verilerinin Ordu’nun IBCS sistemi gibi platformlara aktarımı ve F-35 uçaklarıyla çift yönlü bilgi paylaşımı test edilmiştir. Bu sayede “her sensör, her atıcıya” prensibine uygun müşterek bir savunma amaçlanmaktadır. AEGIS sistemleri, NATO BMD ağı içinde Avrupa’daki radar ve önleyicilerle entegredir; örneğin Türkiye’deki Kürecik radarından alınan erken ihbar bilgisi Aegis gemilerine aktarılabilir.

Geliştirme Süreci ve Modernizasyon: AEGIS’in temelleri 1970’lerde atıldı, 1983’te ilk Aegis gemisi hizmete girdi. 2000’lerde balistik füze tehdidine karşı “LEAP” ( Lightweight Exo-Atmospheric Projectile) kinetik vurucu teknolojisi denenerek (ALI – Aegis LEAP Intercept programı) 2002’de ilk başarılı uzayda önleme gerçekleştirildi. 2004’te SM-3 Blok I füzesi ve Aegis BMD 3.0 yazılımı hizmete girdi. 2010’larda SM-3 Blok IB ve IIA daha gelişmiş önleyiciler olarak envantere katıldı.

2020’de AEGIS BMD sistemi ilk kez kıtalararası menzilli bir hedef füzeyi (ICBM sınıfı) başarıyla vurduğunu testlerle kanıtladı. Modernizasyon kapsamında AEGIS sistem yazılım sürümleri (Baseline 9/10 vb.), yeni radarlar (AN/SPY-6 aktif faz dizinli radar) ve gelişmiş füzeler (SM-6 Dual I, hipersonik hedeflere karşı Glide Phase Interceptor gelecek planı) ile sürekli güncellenmektedir. Ayrıca son dönemde entegre hava ve füze savunması konseptiyle AEGIS, Karadaki Patriot PAC-3 MSE (Missile Segment Enhancement) önleyicileriyle de çalışabilir hale getirilmeye başlanmıştır (örneğin bir deneyde AEGIS gemisi, Army Patriot füzesiyle komuta bağlantısı kurmuştur).

Operasyonel Kullanım ve Senaryolar: AEGIS savaş sistemi, barış zamanı devriye ve caydırıcılık görevlerinde kritik rol oynar. Özellikle BMD devriyeleri ile Pasifik’te (Kuzey Kore balistik füze tehditlerine karşı) ve Avrupa’da (İran kaynaklı tehditlere karşı) 7/24 görev yapmaktadır. 2008’de Operation Burnt Frost kapsamında bir AEGIS gemisi uzaydaki bir uyduyu imha ederek yetenek gösterimi yaptı.

2013’te ve 2017’de Pasifik’te gerçekleştirilen çok sayıda testte AEGIS gemileri ardışık hedefleri (aynı anda bir balistik füze ve bir seyir füzesi gibi) başarıyla önledi. AEGIS Ashore sistemi 2016’da Romanya’da aktif hale gelerek NATO korumasına katkı sağladı.

Bu sistemlerin gerçek harekât koşullarında kullanımına örnek olarak 2021’deki İsrail-Gazze çatışmaları sırasında Akdeniz’de konuşlu bir AEGIS destroyerinin olası balistik roket takibi yapması verilebilir (resmi olmasa da NATO kapsamında hazırlık yapıldı). AEGIS, aynı zamanda modern çok katmanlı füze savunma mimarisinin denizdeki belkemiği olarak ABD müttefikleriyle de sürekli tatbikatlar yapmaktadır.

Teknik Kapasite (Özet):

Özellik Bilgi
Sistem Tipi Entegre savaş yönetim ve hava/füze savunma sistemi (deniz konuşlu; Aegis Ashore ile karada da konuşlu).
Ana Bileşenler AN/SPY-1(D/E) çok amaçlı radar; MK 41 dikey fırlatma sistemi; Aegis savaş yönetim bilgisayar ağı; SM-2, SM-3, SM-6 önleyici füzeleri.
Üretici(ler) Lockheed Martin (savaş sistemi entegrasyonu), Raytheon (Standard füzeleri), MDA (BMD yazılım entegrasyonu).
Kullanıcılar En büyük kullanıcı ABD Donanması (muhripler/kruvazörler), ABD MDA (Aegis Ashore tesisleri). Japonya, Norveç, İspanya, Güney Kore gibi müttefik donanmalar (ABD lisansıyla).
Kuvvet/Birim ABD Deniz Kuvvetleri Filoları (Pasifik/Atlantik Filosu); Avrupa’daki Aegis Ashore NATO komutası altında, Stratejik Kuvvetler Komutanlığı (entegrasyon).
Entegrasyon Link-16 ve CEC (Cooperative Engagement Capability, Ortak Angajman Yeteneği) ile diğer gemiler/uçaklar; C2BMC ağı ile kara ve uzay sensörleri; IBCS ve JADC2 uyumu için testler, NATO füze savunma ağı ile tam entegrasyon.
Geliştirme 1980’ler (Aegis başlangıcı), 2002 (ilk BMD önleme testi), 2004 (SM-3 Blok I operatif), 2010’lar (SM-3 Blok IB/IIA, Aegis Ashore), 2020 (ICBM önleme).
Modernizasyon Baseline 9/10 yazılım yükseltmeleri; AN/SPY-6 radarı entegrasyonu; SM-6 Dual I kapasiteleri; hipersonik hedef önleme (GPI, Glide Phase Interceptor) geliştirme aşamasında.
Operasyonel Rol Balistik füze saldırılarını orta safhada engelleme; hava soluyan hedeflere karşı filo hava savunması; caydırıcılık devriyeleri; uzayda imha kabiliyeti.
ABD Dışı İlişki ABD kökenli sistemdir. Japonya gibi müttefiklere satılmış veya ortak tatbikatlarda entegrasyon sağlanmıştır. NATO füze savunma mimarisinin parçasıdır.

AEGIS Gemisi atış yaparken
Resim 1: AEGIS BMD – ABD Donanmasına ait bir kruvazörden fırlatılan Standard SM-3 Blok 1B önleyici füze, orta safhadaki balistik hedefi atmosfer dışında vurmak üzere ateşleniyor (2013, Pasifik’te FTM-22 testi). AEGIS, deniz konuşlu balistik füze savunmasının belkemiğidir.

NORAD (Kuzey Amerika Hava-Uzay Savunma Komutanlığı)

NORAD (North American Aerospace Defense Command), ABD ve Kanada’nın ortaklaşa kurduğu bir binasyonel komuta-kontrol organizasyonudur. Temel görevi Kuzey Amerika kıtasının hava ve uzay sahasını devamlı surette izlemek, erken uyarı sağlamak ve gerektiğinde tehditlere karşı savunma reaksiyonunu (örneğin av önleme uçakları sevki) yönetmektir. NORAD bir yazılım veya donanım sistemi değil, kapsamlı bir karargâh ve sensör ağı yapısıdır; ancak işlevini yerine getirmek için özgün C2 sistemleri ve yazılımları kullanır. Özellikle 11 Eylül 2001 sonrası, NORAD yetenekleri hem konvansiyonel askeri tehditlere hem de sivil hava sahasından gelebilecek asimetrik tehditlere karşı geliştirilmiştir.

Üretici ve Geliştirici: NORAD bir komuta yapısı olduğu için tek bir üretici yoktur; ancak bünyesindeki teknik sistemlerin geliştirilmesinde ABD ve Kanada savunma sanayii yer aldı. Örneğin, NORAD’ın kalbi sayılan Cheyenne Mountain kompleksindeki ikaz kontrol sistemleri Soğuk Savaş boyunca IBM ve benzeri firmalarca geliştirilmiş, 2000’lerde modernize edilirken Lockheed Martin, Boeing ve SAIC gibi yükleniciler görev almıştır.

2020’lerde NORAD C2 altyapısının bulut bilişim ve yapay zekâ ile yenilenmesi için SAIC firması $229M’lık bir kontrat almıştır. Ayrıca ABD Hava Kuvvetleri’nin ABMS (Advanced Battle Management System) programı kapsamında NORAD için yeni nesil komuta merkezleri ve veri füzyon yazılımları geliştirilmektedir.

Kullanıcılar ve Kuvvetler: NORAD karargâhı, ABD’den NORTHCOM ve Kanada’dan Canadian NORAD Region (CANR) personelinin ortak çalışmasıyla işletilir. Görev kuvvetleri arasında Amerikan Hava Kuvvetleri (USAF) ve Kanada Kraliyet Hava Kuvvetleri (RCAF) savaş uçakları (ör. F-15, F-16, CF-18 önleme uçakları), ABD Uzay Kuvvetleri’nin erken uyarı uyduları ve radar birimleri, ABD Ordusu ve Kanada Ordusu’na ait kara konuşlu radarlar yer alır.

ABD Ulusal Muhafızları da (örn. F-16 ANG filoları) NORAD devriyelerine katkı sağlar. Pentagon’da ve yerel Hava Operasyon Merkezlerinde 7/24 görev yapan hava sahası kontrol subayları NORAD için çalışır. Dolayısıyla ABD ve Kanada müşterek kullanıcılardır; NORAD, ABD kökenli olsa da Kanada’nın tam ortaklığı ile yürür.

Komuta-Karargâh Yapısı: NORAD’ın merkezi, Colorado’daki Peterson Hava Üssü’nde bulunan NORAD ve USNORTHCOM ortak karargâhıdır. Kritik tesisler arasında Cheyenne Mountain Hava Üssü (Colorado) ve Kanada’daki North Bay Yeraltı Kompleksi bulunur.

Bölgesel olarak NORAD, CONR (Continental U.S. Region), CANR (Canadian NORAD Region), ve ANR (Alaska NORAD Region) olmak üzere üç alt bölgeye ayrılır ve bu bölgelerdeki hava operasyon merkezleri (Tyndall AFB – Florida; CFB Winnipeg – Kanada; JB Elmendorf – Alaska) sürekli hava resmi takibi yapar. Komuta yapısı ABD Başkanı ve Kanada Başbakanı seviyesine kadar uzanır (iki ülkenin siyasi otoritesi mutabık kalır). Operasyonel açıdan NORAD, barış zamanında balistik füze erken ihbarına da katkı sunar ve bu görevde USSTRATCOM ile koordine haldedir.

Entegrasyon: NORAD, birden fazla sensör ve harekât merkezini entegre eden devasa bir ağdır. Kıtaya yayılmış radar istasyonları (ABD ve Kanada’nın radar hatları, mesela Kuzey Kutbu’ndaki North Warning radarı), uzay sensörleri (SBIRS uyduları, yer teleskopları), karakol uçakları (E-3 AWACS’lar) ve sivil ATC sistemlerinden gelen veriler birleşik bir resim oluşturur. Geleneksel olarak bu entegre hava resmine “Common Operational Picture (COP)” denir ve NORAD bunu tüm ilgili birimlerle paylaşır.

Eskiden veriler farklı ekranlar ve sistemlerde parça parça idi; 2023 itibarıyla NORAD, Bulut Tabanlı Komuta ve Kontrol (CBC2, Cloud-Based Command and Control)) adı verilen yeni bir dijital altyapıyı devreye almıştır. CBC2, yapay zekâ desteğiyle çeşitli sensör girdilerini tek ekranda birleştirip operatörlere sunmakta, karar sürecini hızlandırmaktadır.

Bu sistem, ABD Hava Kuvvetleri’nin ABMS programının bir parçası olarak ilk önce NORAD’ın doğu sektörü (EADS) merkezinde başlatılmış ve ileride Pasifik bölgesine de yaygınlaştırılması planlanmaktadır. NORAD ayrıca JADC2 girişiminin doğal bir uygulama alanıdır; tüm kuvvetlerin sensörlerini ortak ağa bağlama hedefi, NORAD’ın ihtiyaçlarıyla örtüşmektedir.

Gelişim ve Modernizasyon: NORAD 1958’de kurulmuş, Soğuk Savaş boyunca Sovyet bombardıman uçakları ve füzelerine karşı erken uyarı ve önleme görevini icra etmiştir. 1990’larda tehdit azalsa da NORAD faaliyetleri devam etti. 11 Eylül 2001 terör saldırıları, NORAD’ın iç hat uçuşlarını da izleme ve kaçırılan uçaklara müdahale gibi yeni görevler üstlenmesine yol açtı. Bu kapsamda Operation Noble Eagle adı altında sürekli bir iç hava devriyesi faaliyeti başlatıldı. 2000’ler boyunca NORAD radar ağı ve bilgisayar sistemleri yenilendi.

2010’larda artan Rus uzun menzilli bombardıman uçuşları ve yeni hipersonik füze tehditleri NORAD’ı tekrar gündeme getirdi. 2021’de ABD ve Kanada, NORAD modernizasyonu için kapsamlı yatırımlar yapacaklarını duyurdu (ör. Arktik bölgeye yeni çok uzun mesafe radarlar, yeraltı kompleksinin iyileştirilmesi, veri analitiği yatırımları). 2023’te devreye giren CBC2 ve ileride entegre edilecek yapay zekâ tabanlı sensör füzyon araçları (Project Pathfinder gibi) bu modernizasyonun parçasıdır. Kanada da kendi CAOC sistemini yenilemektedir.

Kullanım Senaryoları: NORAD, sürekli icra edilen bir görevdir. Örneğin bir senaryoda, ABD veya Kanada hava sahasına tanımlanamayan bir uçak girdiğinde NORAD devreye girer; ilgili bölgedeki av önleme uçakları kaldırılarak kimlik tespiti ve gerekirse müdahale yapılır. Her yıl onlarca kez Rus stratejik bombardıman uçakları Alaska yakınlarında önlenmektedir.

2023 başlarında ABD ve Kanada üzerinde tespit edilen düşman gözetleme balonu krizi de NORAD kapsamında ele alınmış, ilk tespit ve takibi NORAD sistemlerince yapılmıştır. Ayrıca büyük etkinliklerde (ör. Super Bowl gibi) NORAD koruma misyonları yürütür. Uzay tarafında ise NORAD, kıtalararası balistik füze fırlatmalarını anında tespit edip ABD Stratejik Komutanlığına raporlar; 2000’lerden bu yana Kuzey Kore balistik füze denemeleri defalarca NORAD tarafından algılanıp uyarı mesajları üretilmiştir. Sonuç olarak NORAD, hem askeri hem de sivil güvenlik boyutuyla Kuzey Amerika’nın “kalkanı” görevini görmektedir.

Teknik Kapasite (Özet):

Özellik Bilgi
Yapı Binasyonel (ABD-Kanada) entegre komuta kontrol organizasyonu. Hava ve uzay tehditlerine karşı erken ihbar ve önleme görevi.
Sensör Ağı 160’tan fazla yer radarından oluşan Kuzey Uyarı Sistemi, balistik füze erken ihbar radarları (PAVE PAWS, SSPARS), SBIRS uyduları, AWACS uçakları.
Komuta Merkezleri Peterson AFB (Ana karargâh), Cheyenne Mountain (yedek/ikincil), bölgesel hava operasyon merkezleri (Tyndall, Elmendorf, Winnipeg).
Kullanıcı Birimler ABD Hava Kuvvetleri (1., 11., 10. Hava Kuvvetleri Unsurları), Kanada Hava Kuvvetleri (1 CAD unsurları), ABD Uzay Kuvvetleri (füze ve uydu izleme birimleri), Ulusal Muhafızlar.
Entegrasyon Yazılımı Eski SPADOC ve WWMCCS türevi sistemlerden modern CBC2 bulut tabanlı C2 yazılımına geçiş yapılmaktadır. Yapay zekâ destekli sensör füzyonu kabiliyeti vardır.
Yetkinlikler 7/24 birleşik hava resmi üretimi (COP), sivil-asker tüm hava trafiğini izleme, füze fırlatışı tespiti (balistik/havadan hipersonik), anında av-önleme koordinasyonu.
Modern Tehditler Hipersonik planör araçlar (HGV Hypersonic Glide Vehicle) ve seyir füzeleri için daha geniş bant radar ve uzay tabanlı sensör entegrasyonu planlanıyor. Siber dayanıklılık geliştiriliyor.
ABD Dışı İlişki Kanada tam ortağıdır. Bunun dışında NORAD doğrudan başka ülke içermez, ancak İngiltere gibi müttefiklerle veri paylaşımı anlaşmaları vardır.

FAAD C2 (Forward Area Air Defense Command and Control)

FAAD C2, ABD Kara Kuvvetleri tarafından kullanılan Yakın Hava Savunması Komuta-Kontrol sistemidir. Açılımı “Forward Area Air Defense” yani  “İleri Bölge Hava Savunması” olan FAAD, özellikle kısa menzilli hava savunma ve topçu-roket-havan tehditlerine karşı birlik seviyesinde bütünleşik bir komuta kontrol sunar.

Bir yazılım paketi olarak FAAD C2, radarlar ve sensörlerden gelen iz bilgilerini gerçek zamanlı olarak bir araya getirerek hava sahasını sürekli gözetler; dost-düşman ayrımı yapar ve uygun angajman silahlarına (Avenger/Stinger füze sistemleri, yakın hava savunma topları, C-RAM sistemleri vb.) hedef talimatları gönderir. Son yıllarda FAAD C2, İHA sürüleri gibi asimetrik tehditlere karşı da yapay zekâ destekli yeni kabiliyetler kazanmış ve ABD Savunma Bakanlığı tarafından resmi C-UAS (İHA karşıtı) komuta kontrol çözümü olarak seçilmiştir.

Üretici: FAAD C2 yazılımının ana yüklenicisi Northrop Grumman’dır. 1980’lerden beri sürmekte olan FAAD programında Northrop Grumman bilgi sistemleri birimi yazılım geliştirme ve entegrasyonu yürütmektedir. Yazılım, ticari donanımlar üzerinde çalışacak şekilde tasarlanmıştır (ör. araç içi görev bilgisayarları veya taşınabilir tabletler). Ayrıca ABD Ordusu Entegrasyon Laboratuvarları ve C5ISR Center gibi kurumlar da geliştirme sürecine katkı sağlar. Yurt dışı satışlarında Northrop Grumman yazılım ihraç lisansı verirken, gerekirse yerel entegratörlerle de çalışılmaktadır.

Kullanıcılar: Birincil kullanıcı ABD Kara Kuvvetleri’dir (Active Army ve Army National Guard birimleri). FAAD C2, ABD Ordusu kısa menzilli hava savunma birliklerinin (örn. ADA tugayları, Manevra SHORAD taburları) standart komuta kontrol sistemidir. Ayrıca Deniz Piyadeleri de kendi yakın hava savunma için benzer kabiliyetli C2 sistemleri kullanır, ancak USMC (United States Marine Corps, Amerika Birleşik Devletleri Deniz Piyadeleri)  daha çok CAC2S (Common Aviation Command and Control System Ortak Havacılık Komuta ve Kontrol Sistemi) adlı ayrı bir sistemi tercih etmektedir.

Bununla birlikte, FAAD C2 yazılımı ABD Deniz Piyadeleri’nde de en azından test amaçlı kullanılmıştır. ABD müttefiklerinden Birleşik Krallık, Avustralya gibi ülkeler de FAAD C2’yi satın almıştır. Örneğin Birleşik Krallık, düşük irtifa hava savunma sistemi Sky Sabre için FAAD C2’nin adapte edilmiş bir sürümünü kullanmaktadır. Dolayısıyla FAAD C2 ABD kökenli olmakla birlikte ihracı yapılan bir sistemdir.

Konuşlandığı Komuta Yapıları: FAAD C2 genellikle taktik seviyede kullanılır. Örneğin bir ABD Ordusu tümeni veya tugayının hava savunma taburu, FAAD C2’ye sahip Ateş İdare Merkezlerini (FDC Fire Direction Center) konuşlandırır. Bu merkezler, üst karargâhtan (Kolordu/Ordu Hava Savunma Hücresi) gelen hava resmi ile kendi sensör verilerini birleştirir.

FAAD C2 ağı tipik olarak tugay seviyesinde bir ADAM Cell (Air Defense Airspace Management Cell, Hava Savunma Hava Sahası Yönetim Hücresi) tarafından yönetilir ve tugayın komuta merkezine entegre edilir. Ayrıca sabit tesis korumasında (örneğin bir ileri operasyon üssü) FAAD C2 komuta noktası kurularak C-RAM ve yakın savunma silahlarının koordinasyonu yapılır. FAAD C2, yüksek seviye sistemlere (örn. bölgesel hava resmi sağlayan Taktik Veri Ağı) bağlanabilse de esas rolü ileri hatta, cepheye yakın unsurların C2’sidir.

Entegrasyon: FAAD C2, sensör-füzyon ve ateş dağıtımı işlevlerini yerine getirir. Örneğin FAAD ağına bağlanan AN/MPQ-64 Sentinel radarları, insansız hava araçları ve havan tespit radarları gibi algılayıcılardan hedef bilgisi alır. Sistem, dost platformlardan gelen IFF sinyallerini de değerlendirerek tehdit seviyesine göre otomatik hedef listesi oluşturur. Bu hedeflere karşı uygun savunma silahlarını (Stinger füzesi ateşleyicileri, kısa menzilli SAM’ler, topçu) FAAD arayüzü üzerinden atayabilir veya operatöre önerir.

FAAD C2; Patriot, THAAD gibi üst seviye sistemlerle doğrudan entegre değildir fakat onların sağladığı geniş bölge hava resmini alabilir. Son dönemde, Ordu’nun daha kapsamlı IBCS sistemine doğru geçiş planları çerçevesinde FAAD’ın “tak-çalıştır” (plug-and-fight) prensibine uygun olarak IBCS ağına düğüm olması da hedeflenmektedir. FAAD C2 içinde Link 16 ve JREAP gibi protokoller desteklenir, bu sayede Hava Kuvvetleri veya Deniz Kuvvetleri unsurlarıyla asgari ortak resim paylaşımı yapılabilir. Özetle FAAD C2, daha üst komuta katmanlarından bağımsız şekilde de çalışabilen, ileri bölgedeki sensör ve silahları aynı ağda buluşturan bir sistemdir.

Geliştirme ve Modernizasyon: FAAD konsepti ilk olarak 1980’lerin sonlarında Sovyet taarruz helikopterleri ve taktik balistik füzelerine karşı ileri birliklerin korunması amacıyla doğdu. 1990’larda FAAD C2’nin ilk sürümleri basit bir hava resmi gösterimi ve Stinger/Avenger yönetimi sunuyordu. 2005 sonrası Irak ve Afganistan’da C-RAM (Counter Rocket, Artillery, Mortar) ihtiyacı ortaya çıkınca FAAD C2 yazılımı bu tehdide karşı da geliştirildi; havan topu mermilerini tespit edip yakın savunma silahlarını yönlendirme kabiliyeti eklendi.

2010’larda İHA tehditlerinin artmasıyla FAAD C2, Karşı İHA avlama (C-UAS) görevine adapte edildi. Northrop Grumman 2020’lerde FAAD’a yapay zekâ ve makine öğrenmesi modülleri entegre etmeye başladı. 2024 yılında sistem, NATO’nun bir İHA karşı tedbir tatbikatında “sürü halindeki drone’ları tespit ve imha sürecini otonomlaştıran” yeni yazılımıyla başarı göstermiştir.

Aynı yıl, Baltık bölgesindeki entegre kısa menzilli hava savunma denemelerinde çok uluslu güçlerin farklı sensörlerini tek ekranda bir araya getirmiştir. Yol haritasında, FAAD C2’nin JADC2 standartlarına uyumlu hale gelerek diğer kuvvet C2 sistemleriyle anlık veri paylaşabilmesi (ör. bir Deniz Piyadesi birliği veya müttefik bir ülkenin kısa menzilli savunma birimiyle müşterek çalışması) bulunmaktadır.

Operasyonel Kullanım: FAAD C2, başta Ortadoğu’daki operasyonlarda kendini kanıtlamıştır. Irak’ta konuşlu ABD üslerine atılan roket ve havan mühimmatlarına karşı C-RAM sistemi (Land-based Phalanx) ile entegre FAAD C2, sayısız saldırıyı bertaraf etmeye yardımcı oldu. Afganistan’daki üs koruma görevlerinde de kullanıldı. Kore Yarımadası’nda konuşlu Amerikan kuvvetleri, Kuzey Kore insansız hava araçlarına ve topçu tehditlerine karşı FAAD ağı ile 7/24 tetiktedir.

Yurt içinde, Washington D.C. Ulusal Başkent Bölgesi hava savunması kapsamında FAAD C2 benzeri bir ağ, alçak irtifa ve düşük sürat hedefleri (dronelar, hafif uçaklar) takip için Ulusal Muhafız birimlerince işletilmektedir. 2022’de ortaya çıkan Körfez’deki İHA tehdidine karşı Suudi Arabistan ve Katar gibi ortaklar, ABD’den FAAD C2 desteği talep etmiş ve ortak tatbikatlarda ABD Ordusu personeli onlara sistemi kullanmayı göstermiştir.

Teknik Kapasite (Özet):

Özellik Bilgi
Sistem Tipi Kısa menzil hava ve füze savunma komuta-kontrol yazılımı (gerçek zamanlı hava resmi, tehdit değerlendirme, silah atama).
Platform Taşınabilir dizüstü/tablet veya araç içi bilgisayar; taktik ağ üzerinden çalışır. Kullanıcı arayüzü harita tabanlı kontrol ekranı.
Üretici Northrop Grumman (ABD Kara Kuvvetleri adına yazılım geliştirici).
Kullanıcılar ABD Kara Kuvvetleri (aktif ve rezerv birlikler); kısmen ABD Deniz Piyadeleri; Birleşik Krallık, Avustralya gibi müttefik ordular.
Entegre Sensörler AN/MPQ-64 Sentinel 3D arama radarı; çeşitli kısa menzil hava arama radarları; kestirme sensörler (RAM tespit radarı vb.); elektro-optik sensörler.
Entegre Silahlar Avenger/Stinger kısa menzil SAM; MSHORAD Stryker araçları (Hellfire/Stinger); C-RAM top sistemi; gelecekte lazer silahlar ve diğer C-UAS efektörleri.
Ağ & İletişim Link-16, JREAP, VMF destekler; IP tabanlı radyo ağları (SINCGARS, TSM kurye ağı) üzerinden bağlantı. Mümkünse SATCOM ile uzak karargâha bağlanabilir.
Öne Çıkan Kabiliyet 8-10 km yarıçaplı hava sahasını tarama ve saniyeler içinde tehdidi ilgili silaha angaje etme. Aynı anda onlarca hedefi takip ve angajman yönetimi.
Yapay Zekâ Son sürümde, İHA tehditlerini sınıflandırma ve “hedef önceliklendirme” için makine öğrenmesi entegre edildi.
ABD Dışı İlişki ABD kökenli. Müttefik ülkelere FMS kapsamında sağlanmıştır. NATO içinde kısa menzil hava savunma görevlerinde birlikte çalışabilirlik tatbikatları yapılmaktadır.

IBCS (Integrated Battle Command System)

IBCS (Entegre Muharebe Komuta Sistemi), ABD Silahlı Kuvvetlerinin geleceğe dönük hava ve füze savunma komuta-kontrol çözümüdür. Aslında IBCS, farklı menzil ve irtifadaki hava tehditlerine (seyir füzesi, insansız hava aracı, uçak, balistik füze) karşı “her sensörü, her atıcıya bağlayan” esnek bir ağ mimarisi sunar. Bu sistem sayesinde binlerce kilometre ötedeki bir radardan gelen iz bilgisinin, uygun konumdaki herhangi bir önleyici silahla eşleştirilmesi mümkün olur.

IBCS’nin temelinde modüler, açık mimarili bir yazılım ağı vardır; farklı sensör ve silah sistemlerinin arayüz protokollerini tek potada eriterek ortak bir ateş kontrol ağı kurar. Örneğin Patriot hava savunma sisteminin radarı ile Deniz Kuvvetleri Aegis destroyerinin radarı, IBCS ağı üzerinden aynı anda bir tehdidi izleyip, en uygun karadan fırlatılan önleyici füzenin (Patriot veya THAAD) o tehdide yönlendirilmesini sağlayabilir. IBCS, ABD Ordusu’nun halihazırda ayrı çalışan 8 farklı hava savunma C2 sisteminin (Patriot’un ECS, Engagement Control Station’ı dahil) yerini almak üzere tasarlanmıştır.

Üretici: IBCS, Northrop Grumman firması tarafından ABD Ordusu adına geliştirilmektedir. Program 2009’da Sistem Tasarım ve Geliştirme aşamasına geçti ve Northrop ana yüklenici oldu. Alt yükleniciler arasında Leidos, IBM ve çeşitli C4ISR uzmanları yer aldı. 2020’lerde IBCS henüz tam üretime geçmemişken dahi Northrop Grumman, ABD Ordusu’na deneme üniteleri teslim etmiştir (2022’de 100’üncü IBCS donanım kitinin teslimi haberi vardır).

Yazılım geliştirmede açık mimari prensibi güdülmüş, standart TCP/IP ağ protokolleri ve ortak veri modeli oluşturulmuştur. Program ofisine bağlı ordu yazılım mühendisleri de geliştirme sürecine katılmıştır. IBCS’nin Polonya’ya ihracatı kapsamında Polonya yerel firmaları da entegrasyona dahil olmaktadır.

Kullanıcılar: Birincil kullanıcı ABD Kara Kuvvetleri Hava Savunma Kıt’aları olacaktır. Özellikle Patriot ve THAAD birlikleri ile kısa menzilli hava savunma bataryaları, IBCS ağına dahil edilecek unsurlardır. 2022-2023 yıllarında IBCS’nin ilk operasyonel testleri başarıyla tamamlanmış ve 2023 yılında seri üretime geçme onayı çıkmıştır. 2024’ten itibaren yıllara sari olarak ABD Ordusu hava savunma taburlarının IBCS donanımlı harekât merkezleriyle donatılmaya başlaması öngörülmektedir. ABD dışında Polonya, IBCS’yi “WISŁA” hava savunma programı kapsamında satın alan ilk ülke oldu – Patriot bataryalarını IBCS ile entegre etmektedir. ABD Deniz Piyadeleri de ileride kendi orta irtifa hava savunmasında IBCS benzeri bir çözüm kullanmayı değerlendiriyor olabilir.

Komuta Yapıları: IBCS, taktik sahada bir ağ katmanı olarak görev yapar. Örneğin bir tümen veya kolordu hava savunma ateş kontrol merkezi, IBCS ağı üzerinden bölgedeki tüm sensör ve atıcıları yönetir. IBCS’nin kurumsal konumlandırılması, ABD Ordusu’nun IAMD (Integrated Air and Missile Defense) program yapısı altındadır; bu yapı, Ordunun hava savunma unsurlarını entegre bir “görev kuvveti” halinde çalıştırmayı hedefler. IBCS, tümen veya kolordu seviyesinde Angajman Operasyon Merkezleri (EOC) ile tabur seviyesindeki Angajman Merkezlerini birbirine bağlar. Komuta zincirinde IBCS ağına entegre bir birlik, daha üst JADC2 resminin parçası olur; örneğin bir savaş komutanlığı (CENTCOM gibi) içindeki hava resmine katkı yapar ve ondan bilgi alır. Uzay ve Deniz unsurları entegre olduğunda, IBCS çıktıları ABD Kuzey Komutanlığı veya Stratejik Komutanlık gibi daha üst karargâhlar tarafından da görülebilir hale gelecektir.

Entegrasyon: IBCS’nin en büyük özelliği, farklı servislerin sensör ve silahlarını tek bir “fiili sensör-silah ağı” halinde birleştirmesidir. Tak-çalıştır (plug-and-fight) mimarisi sayesinde, ağa bağlanan bir sensör anında tüm ağla konuşur hale gelir. Desteklenen sensörler arasında ABD Ordusu’nun Sentinel radarı, Patriot sisteminin mevcut ve yeni nesil radarları (AN/MPQ-53/65 ve LTAMDS), Deniz Piyadeleri G/ATOR radarı, Hava Kuvvetleri erken ihbar radarı AN/TPY-2 (THAAD’da kullanılır), hatta ABD Donanması’nın AEGIS gemilerindeki SPY-1 ve SPY-6 radarları sayılabilir. Bu sayede farklı dalga boyundaki ve farklı menzildeki radarlar birbirinin görmediğini görebilir hale gelir.

Örneğin alçak irtifada arazi ardındaki seyir füzesini Sentinel yakalarken, yüksek irtifadaki balistik füzeyi AN/TPY-2 yakalar; IBCS hepsini kompozit bir iz halinde sunar. Ateşleme tarafında da Patriot PAC-3 MSE (Missile Segment Enhancement) füzesi, THAAD füzesi veya NASAMS sistemindeki AMRAAM füzesi, IBCS komutlarıyla yönlendirilebilir. Hatta F-35 savaş uçaklarının sensörleri ve silahları bile IBCS konseptine dahil edilmiştir. 2020’de yapılan bir testte F-35 avcı uçağının sensör verisi, IBCS’ye entegre edilerek bir seyir füzesini Patriot füzesiyle vurmakta kullanılmıştır. Özetle IBCS, ortak bir angajman ağı kurarak “sensör ve atıcı ayrımı yapmaksızın, en iyi ikisini eşleştir” prensibini uygular.

Geliştirme Süreci: IBCS geliştirmesi yaklaşık 20 yıldır devam eden zorlu bir projedir. 2004’te tanımlanan gereksinimler ışığında ilk prototipler 2010’ların ortasında ortaya çıktı. Program, teknik zorluklar ve bütçe kısıtları nedeniyle birkaç kez ertelendi; ancak 2020-2022 dönemindeki test başarılarıyla ivme kazandı. 2020’de IBCS, seyir füzesi ve insansız hedefleri aynı anda imha testini başarıyla geçti. 2022’de karmaşık bir senaryoda manevra yapan balistik füzeyi THAAD ve Patriot kombinasyonuyla yakalayabildiğini gösterdi. Eylül 2022’de ABD Ordusu, IBCS’nin “başlangıç operasyonel kapasite” seviyesine ulaştığını duyurdu. 2023 Mart ayında Pentagon, IBCS için tam üretime geçme kararını onayladı. Programın dönüm noktaları arasında 2015’te ilk uçuş testi, 2019’da başarılı eşzamanlı çoklu hedef angajmanı ve 2022’deki savaş operatörü değerlendirmesi sayılabilir.

Modernizasyon: IBCS henüz yeni devreye girdiği için modernizasyonu tasarım aşamasında sürekli yapıldı. Açık mimari sayesinde, yeni sensör veya silah eklemeleri yazılım güncellemesiyle yapılabiliyor. Gelecekte uzay tabanlı sensörler (SMC’nin uydu sistemleri) ve müttefiklerin sensör verilerinin de IBCS’ye entegre edilmesi gündemde. Örneğin bir NATO füze savunma radarının (Almanya’daki HORUS radarı gibi) IBCS ağına bağlanabilmesi teknik olarak mümkün olacak. Aynı şekilde Japonya veya Polonya, kendi sensörlerini (Tokyo’nun geliştirdiği yeni AESA radar gibi) IBCS’ye entegre edebilir. Sistemin siber güvenlik ve ağ dayanıklılığı konusunda testleri sürüyor; DevSecOps yaklaşımıyla düzenli yazılım yamaları planlanmakta. Uzun vadede IBCS, Ordunun tüm ateş destek ve hava savunma ağlarıyla (AFATDS Advanced Field Artillery Tactical Data System Gelişmiş Sahra Topçusu Taktik Veri Sistemi gibi) ortak veri paylaşımına gidecek şekilde geliştirilecektir.

Geleneksel yazılım geliştirme yöntemlerinde güvenlik genellikle sürecin son aşamalarında ele alınırken, DevSecOps, güvenliği geliştirme ve operasyon süreçlerinin ayrılmaz bir parçası haline getirir.

Operasyonel Kullanım: IBCS henüz harp ortamında kullanılmadı; ancak 2020’den beri yapılan Project Convergence tatbikatlarında kendini ispatlıyor. Örneğin 2021 Convergence tatbikatında IBCS, Deniz Piyadeleri radarı G/ATOR’dan aldığı veriyle bir Patriot füzesini deniz hedefine yönlendirdi. 2022 yılında Polonya, IBCS’yi gerçek muharebe tehdidi altında (Rus balistik füzelerine karşı) devreye sokmaya hazırlanırken Rusya’nın Ukrayna işgaline karşı caydırıcılık sağladı. İleride, IBCS donanımlı Amerikan Patriot/THAAD birliklerinin Avrupa’da ve Pasifik’te entegre görev yapması bekleniyor. Bu sayede örneğin bir Doğu Avrupa ülkesine atılan balistik füze, en yakındaki ABD veya müttefik savunma sistemi tarafından, menzil kısıtı olmaksızın, ortak verilerle vurulabilecek. IBCS ayrıca Körfez’deki çok katmanlı savunmada da devreye girebilir; Suudi Arabistan’ın Patriot ve THAAD sistemleri IBCS ile birbirine bağlanırsa, Yemen kaynaklı füze ve İHA saldırılarına karşı daha etkin bölgesel kalkan oluşturulabilir.

Teknik Kapasite (Özet):

Özellik Bilgi
Sistem Tipi Açık mimarili entegre hava ve füze savunma komuta-kontrol ağı (her sensör-her atıcı bağlayıcı).
Bileşenler Angajman Operasyon Merkezi (EOC) shelter’ları; Entegre Ateş Kontrol Ağı (IFCN) röle cihazları; IBCS sürüm X yazılım paketi; müşterek veri modeli.
Desteklenen Sensörler Sentinel (Ku band radar), Patriot PAC-3 radarları, LTAMDS (AESA radar), THAAD AN/TPY-2 (X band radar), Deniz G/ATOR, Norveç NASAMS radarı (GhostEye MR) vb..
Desteklenen Atıcılar Patriot PAC-2/3, THAAD, NASAMS (AMRAAM), gelecekte IFPC Inc-2 (Iron Dome türevi), SM-6 ve SM-3 (konsept aşamasında), F-35 dahili füzeleri (uzun vadede).
İletişim Yüksek bant genişlikli radyo (IFCN Waveform), uydu iletişimi adaptörü, IP şebeke. Gecikme ve senkronizasyon için dağıtık gerçek zamanlı mimari.
Performans Birden fazla tehdidi eşzamanlı izleyip, saniyeler içinde uygun angajman çözümü sunar. Ağ içi veri aktarım gecikmesi düşük tutularak hipersonik hedeflere karşı reaksiyon süresi kısaltılmıştır.
Durum (2025) Seri üretime geçti (FRP onayı 2023). İlk birimler sahaya çıkıyor. Polonya’nın 2 Patriot bataryası IBCS ile 2023-24’te operasyonel olacak.
ABD Dışı İlişki ABD kökenli. Polonya ilk yabancı müşterisi. Diğer müttefikler (Romanya, Almanya, Japonya) ilgileniyor. NATO ile entegrasyon kabiliyetine sahip (ortak tatbikatlar planlanıyor).

Resim 2: IBCS Angajman Operasyon Merkezi ve bağlı sensör/atıcılar bir çöl tatbikatında. Önde IBCS EOC konteyneri ve bir Sentinel radar, arkada Patriot füzeleri taşıyan lançer araçları görülüyor. IBCS, bu unsurlar arasında gerçek zamanlı bağlantı kurarak tehdide en uygun atıcıyla angajman yapılmasını sağlar.

IFPC , Indirect Fire Protection Capability (Dolaylı Ateş Koruma Yeteneği) anlamına gelir. ABD Ordusu tarafından geliştirilen bu sistem, roket, havan ve seyir füzesi gibi tehditlere karşı koruma sağlamak amacıyla tasarlanmıştır. IFPC, Iron Dome türevi önleyiciler ve diğer hava savunma sistemleriyle entegre çalışarak kritik altyapıları ve askeri birlikleri korumayı hedefler.

IFPC Inc-2, sistemin geliştirilmiş versiyonudur ve çok amaçlı fırlatıcılar (MML) ile farklı tipte önleyici füzeleri kullanabilme kabiliyetine sahiptir. ABD Ordusu, bu sistemin yüksek enerjili lazer ve mikrodalga silahlarıyla desteklenmesini de planlamaktadır

Ortak Operasyonel Resim (COP – Common Operational Picture)

“Common Operational Picture (COP)” – Ortak Operasyonel Resim, tek bir sistemden ziyade kavramsal bir yetenektir. Bir COP, birden fazla komutanlığın paylaştığı, dost ve düşman unsurların konumları ve durumsal bilgilerini içeren birbirinin aynı operasyonel tabloyu ifade eder. Amaç, tüm paydaşların ortak bir durum farkındalığına (situational awareness) sahip olmasıdır. COP, modern komuta-kontrol sistemlerinin çıktı ürünü olarak değerlendirilebilir; örneğin bir karargâh, çeşitli sensörlerden ve birim raporlarından gelen verileri birleştirerek harita üzerinde anlık durum resmi oluşturur ve bu resmi diğer karargâhlarla paylaşır. ABD Silahlı Kuvvetleri ve müttefiklerinin 2000’lerden itibaren harp sahasında “tek resim” anlayışı, COP kavramıyla somutlaşmıştır.

COP’u doğrudan sağlayan özgün yazılımlar vardır. Örneğin ABD Ordusu’nun eski ABCS (Army Battle Command System) bileşenleri, tugay ve üstü seviyede bir COP sunuyordu. Deniz ve Hava Kuvvetleri de kendi C2 sistemlerinde benzer ortak resimler üretir. Ancak özellikle birleşik ve müşterek harekâtlarda COP, GCCS-J (Global Command and Control System – Joint) gibi müşterek sistemler aracılığıyla sağlanır. GCCS-J, tüm kuvvetlerin katkısıyla global bir durum resmi sunabilen bir sistemdir (aşağıda ayrıca incelenmiştir). Ortak operasyonel resmin içinde sadece askeri unsurlar değil, coğrafi bilgiler, kritik altyapı durumu, ikmal durumu gibi birçok katman olabilir.

ABD Kökeni ve Kullanımı: COP kavramı, ABD Müşterek Dokümanlarında (ör. JP 3-0) tanımlanmıştır ve ABD kökenli bir terim olarak NATO doktrinine de girmiştir. ABD’de tüm muharebe komutanlıkları (CENTCOM, EUCOM vb.) kendi harekât alanları için COP üretir ve bunu ihtiyaç halinde müttefiklerle (uygun gizlilik seviyesinde) paylaşır. Örneğin 2003 Irak harekâtı sırasında CENTCOM’un C2 sistemleri, katılan tüm birliklere ortak bir “Mavi Kuvvet” resmi sunmuştur. Modern dönemde COP, genellikle web tabanlı arayüzler ile sunuluyor; yani ilgili personel yetki düzeyine göre sisteme girip anlık resmi görebiliyor. ABD, Misyon Ortağı Ortamı (MPE, Mission Partner Enviorment) girişimiyle ortak operasyonlarda COP bilgisini müttefiklerin kendi ağları üzerinden alabilmesini hedeflemektedir.

Teknik Altyapı: COP üretebilmek için alttaki C2 sistemlerinin birlikte çalışabilir olması gerekir. Örneğin, bir deniz resminin (Gemi pozisyonları, AIS verileri) bir kara harekât resmiyle birleştirilmesi söz konusu olabilir. Bu amaçla ABD, JC2 (Joint Command and Control) girişimi kapsamında veri standartlarını belirlemiştir. Örneğin Link-16 verileri, OST (Operational Status Tool) gibi yazılımlarla COP’a dönüştürülür. JICO (Joint Interface Control Officer) ekipleri, farklı ağlardaki bilgileri COP’a entegre etmekten sorumludur. Teknik olarak COP, bir veri tabanında toplanan konum ve durum bilgilerinin harita servisleriyle sunulmasıyla oluşur. 2000’lerde kullanılan C2PC (Command and Control Personal Computer) yazılımı, harita üzerinde dost-düşman durumlarını göstererek taktik COP sağlamıştır. Günümüzde TAK (Tactical Awareness Kit) ve onun askeri türevleri (ATAK, WinTAK) daha alt seviyede COP kabiliyetini mobil cihazlara getirmiştir.

Gelişim: Soğuk Savaş döneminde farklı kuvvetlerin ayrı resimleri olurdu; COP kavramı özellikle Birinci Körfez Savaşı (1991) tecrübeleri sonrası gelişti. 2000’lerde Irak ve Afganistan’da müşterek operasyonlar COP kullanımını zorunlu hale getirdi. Müşterek Karargâhlar arası CIE (Common Intelligence Picture) ve CTP (Common Tactical Picture) alt kavramları da gelişti. 2010’larda siber ve uzay boyutlarının da COP’a eklenmesi gündeme geldi. Örneğin USSTRATCOM bünyesinde ortak uzay resmi (Common Space Picture) oluşturma çabaları COP yaklaşımının uzay boyutuna uygulanmasıdır. COP sistemleri sivil afet yönetiminde de kullanılmıştır (ABD NORTHCOM, büyük doğal afetlerde sivil otoritelerle COP paylaşır).

Entegrasyon: COP konsepti, Müşterek Tümleşik C4ISR hedefinin merkezindedir. İyi bir COP için sensör entegrasyonu, veri link entegrasyonu ve ortak veri standardı gerekir. ABD’nin JADC2 vizyonu da aslında “her seviyede gerçek zamanlı ortak resim” elde etmeyi amaçlar. Günümüzde COP, genellikle birden fazla kaynaklı “federated” bir sistemle sağlanıyor; mesela CENTCOM’da Pegasus adlı sistem, koalisyon ağlarından gelen verileri alıp ABD ağındaki COP ile birleştirmektedir. SABRE (Secure Allied Battlefield Resource Environment) gibi altyapılar da MPE kapsamında COP paylaşımını hızlandırmaktadır.

Operasyonel Örnek: 2011’de Libya’daki NATO harekâtında (Unified Protector) COP eksikliğinin sorun yarattığı görülmüştür – farklı ülkeler istihbarat ve hedef bilgisini paylaşamadı​. Bunu aşmak için NATO daha sonra ICC (Integrated Command and Control) yazılımını ve diğer araçları iyileştirdi. Bugün bir NATO müşterek tatbikatında tüm katılımcılar, NATO’nun Nurol (NIRIS) sisteminden beslenen bir COP görebilmektedir. ABD kendi başına operasyon yaparken COP’u milli sistemlerinden sağlar; koalisyon varsa CENTRIXS gibi çokuluslu ağlar üzerinden kısıtlı COP sunar.

Özetle, COP bir konsept olmakla beraber, modern harp sahasında vazgeçilmez bir C2 bileşenidir. Doğru uygulandığında, “herkes için tek gerçeklik” sağlayarak kuvvet çarpanına dönüşür; yanlış veya eksik uygulandığında ise karmaşa yaratabilir (hatta literatürde “COP Tuzağı” olarak riskleri de tartışılmıştır). Bu nedenle COP geliştirme ve senkronizasyonu, ABD dokümanlarında önemli bir yer tutar ve teknolojik olarak da sürekli iyileştirilmektedir.

Teknik Kapasite ve Kritik Notlar…

  • Gerçek Zamanlılık: Bir COP’un değeri, ne kadar güncel olduğuna bağlıdır. İyi bir COP sistemi, ölü süre (latency) olmadan verileri yeniler. Örneğin balistik füze erken ihbar COP’u saniyeler mertebesinde güncellenir.
  • Doğruluk ve Bütünlük: COP’ta hatalı dost veya düşman işaretlemesi çok kritik sonuçlar doğurabilir. Bu yüzden veri kaynaklarının doğrulanması (validation) otomatik ve manuel yöntemlerle yapılır.
  • Filtreleme: Farklı seviyede kullanıcılar için COP verisi filtrelenir. Bir eri ilgilendirmeyen stratejik resim detayları gösterilmezken, bir generale de taktik seviyede her devriyenin yeri gösterilmez.
  • Senkronizasyon: ABD Müşterek Kurmay Başkanlığı, COP senkronizasyonu için politikalar belirlemiştir (CJCSI 3151). Örneğin iki komutanlık arası COP aktarımı için CST (COP Synchronization Tool) kullanılır.
  • Güvenlik: Ortak resim paylaşımı, güvenlik aşılamaları ile yapılır. Genelde gizlilikten arındırılmış (tear-line) veri paylaşımı söz konusu olur. Bu da MPE ve FMN gibi girişimlerin teknik zeminini oluşturur.

Mission Partner Environment (MPE) – Misyon Ortaklığı Ortamı

Mission Partner Environment (MPE), ABD Savunma Bakanlığı’nın müttefik ve ortak ülkelerle güvenli ve etkin bilgi paylaşımını sağlamak için geliştirdiği bir bilişim altyapısı ve ilke setidir. Adından da anlaşılacağı üzere, ortak görev ortamı, birden çok ulusun katıldığı harekât veya tatbikatlarda, her ülkenin kendi ağını kullanarak diğerlerine bağlanabilmesini ve “tek bir koalisyon ağı gibi” çalışabilmesini hedefler. Geleneksel olarak koalisyon operasyonlarında (örn. NATO, BM barış harekâtı veya ad-hoc koalisyonlar) her ülke ayrı bir iletişim sistemi getirdiği için, bunların birbiriyle konuşması ciddi sorun olmuştur. MPE konsepti, bu sorunu çözmek üzere mimari, standart ve araçlar bütünü sunar.

Özellikler ve Bileşenler: MPE’nin somut çıktılarından biri SABRE (Secure Access Baseline for the Reconstruction and Expeditionary) ağıdır. SABRE, farklı ülke ağları arasında güvenli geçit görevi gören bir mimaridir. Örneğin bir görev gücünde ABD, Birleşik Krallık ve Türkiye olsun; her ülkenin kendi bilgi sistemi (örn. ABD SIPRNet, UK OVERTASK vb.) SABRE üzerinden bağlanır ve sınıflandırması düşürülmüş (örn. NATO Secret veya daha alt seviyede) ortak bir bilgi alanına veri gönderir. Böylece bir ülkenin operatörü, kendi milli bilgisayarından (ayrılmadan) SABRE aracılığıyla ortak verilere ulaşır. MPE içinde bu işlemi kolaylaştıran Cross-Domain Solution (CDS) cihazları, bulut depolama alanları, ortak uygulamalar (chat, portal, e-posta) bulunur.

MPE sadece teknik değil, aynı zamanda politik ve prosedürel tarafları olan bir girişimdir. ABD Hava Kuvvetleri Bakanı, 2014’te yayınlanan bir DoD Direktifi ile MPE’nin icra sorumlusu (Executive Agent) olarak atanmıştır. MPE kapsamında çeşitli tatbikatlar ve pilot programlar yürütülmüş; Combined Endeavor, Bold Quest gibi etkinliklerde teknolojiler denenmiştir. MPE’nin NATO’daki karşılığı, aşağıda bahsedilen FMN girişimidir.

ABD Kökeni ve Kullanıcılar: MPE konsepti ABD kökenlidir ve özellikle ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM) tecrübelerinden doğmuştur. 2010’ların başında, CENTCOM’un Orta Doğu’da çeşitli ülkelerle gerçekleştirdiği harekâtlarda (Irak, Suriye operasyonları) çok sayıda farklı sınıflandırma seviyesinde ağ kullanıldı: ABD’nin gizli ağı, koalisyonun CENTRIXS ağları, ev sahibi ülkelerin ağları vs. Bu durum işlemleri yavaşlattı (hedefleme süreçlerinin saatler aldığı raporlandı). Bu sorunu aşmak için 2016’dan itibaren CENTCOM Mission Partner Network adıyla deneysel bir ortak ağ kurdu. Bunun başarısı, DoD genelinde MPE girişimini besledi. Günümüzde MPE prensiplerini uygulayan bölgesel girişimler var: Örneğin CXDA (Centcom Cross Domain Enterprise) veya APAN (All Partners Access Network).

MPE’nin doğrudan kullanıcısı, bir harekât esnasındaki koalisyon personelidir. Örneğin Suriye’de IŞİD’e karşı koalisyon (Operation Inherent Resolve) sırasında ABD, İngiltere, Fransa vb. subaylar bir arada çalıştı; MPE ilkeleriyle kurulan ortak alan sayesinde bir istihbarat paylaşımı, önceden 4-6 saat alırken dakikalara indirildi. Yine de MPE tam oturmuş değildir; her yeni koalisyonda planlama gerekir.

Entegrasyon ve İlişki: MPE, JADC2 ile entegredir. Aslında JADC2’nin milli sensör-füze entegrasyonu vizyonunun, uluslararası boyuta genişletilmiş hali denebilir. Pentagon, MPE’yi JADC2 çerçevesinin müttefik ara birimi olarak görmektedir – “MPE ve SABRE, bizim JADC2 ortamımız ile müttefiklerimizin bağlantısını sağlayacak” şeklinde ifade edilmiştir. MPE aynı zamanda NATO Federated Mission Networking (FMN) girişimiyle uyumludur; hatta ABD, FMN’in aktif bir katılımcısı olarak kendi MPE tecrübelerini NATO standardizasyonuna aktarmaktadır. MPE’de öne çıkan bir diğer kavram, Zero Trust siber güvenlik modelidir; yani ortak ağda her kullanıcıya/veriye şüpheyle yaklaşıp sürekli doğrulama yaparak güvenliği elden bırakmama prensibi güdülmektedir.

Gelişme Durumu: 2021’de ABD, MPE’nin önemini vurgulayan bir DOD Haber Bülteni yayınladı ve İngiltere, Avustralya gibi müttefiklerle bu konuda ortak çalıştığını açıkladı. 2022 itibarıyla Atlantik Çözüm (Atlantic Resolve) tatbikatlarında Avrupa’da MPE unsurları denendi. Hint-Pasifik’te de Pacific MPE adıyla bir girişim var; örneğin Talisman Sabre tatbikatlarında ABD ile Avustralya, yeni nesil ortak ağ prototiplerini test etti. Genel anlamda, MPE henüz tam olgunlaşmış sayılmaz; ancak kritik ihtiyacı karşılamaya adaydır ve “gelecekte tek başımıza savaşmayacağız, daima müttefiklerle olacağız” vizyonunun teknolojik temelidir.

ABD Dışı Sistemlerle İlişki: MPE kavramı, NATO’nun FMN ve benzeri koalisyon ağ konseptleriyle iç içedir. Örneğin Afganistan’daki AMN (Afghan Mission Network), MPE’nin erken bir örneği olarak anılır. MPE ayrıca beş göz (Five Eyes) istihbarat paylaşım ağlarıyla da etkileşimlidir (ör. BILAT ağları). Sonuçta MPE’nin başarısı, ABD dışındaki ortakların da teknolojik uyumuna bağlıdır; bu yüzden standartlar uluslararası açık standartlar olarak belirlenir (STANAG vb.).

Teknik Özet:

  • Sınıflandırma Düzeyi: MPE genellikle NATO Secret/Releasable veya benzeri bir ortak gizlilik düzeyi yaratır. Bu, “ortak bulut”ta toplanan verilerin bu seviyeyi aşmamasını gerektirir. Bu nedenle, MPE’de çalışacak veriler önceden süzülür.
  • Ağ Geçitleri: Her ülke kendi ulusal ağından MPE’ye dönüştürücü ağ geçitleri ile bağlanır. Bunlar üzerinde gelişmiş veri diyotları ve protokol dönüştürücüler bulunur.
  • Ortak Uygulamalar: MPE kapsamında tipik kullanılan uygulamalar: Combined Enterprise eXchange System (Centrixs) chat/e-posta, ortak web portal (SharePoint tabanlı), belki ortak GIS harita servisi.
  • Eğitim: Personelin MPE araçlarını etkin kullanması için eğitim şarttır. 2020’den bu yana ABD Müşterek Komuta-Kontrol eğitimlerinde MPE senaryoları yer alır.

FMN (Federated Mission Networking) – Federasyon Misyon Ağı

Federated Mission Networking (FMN), NATO liderliğinde yürütülen ve ortak/koalisyon operasyonlarında farklı ulusların bilgi sistemlerini hızlı ve güvenli şekilde birbirine bağlamayı amaçlayan bir girişimdir. Esasen MPE ile aynı sorunsalın NATO kapsamında ele alınışıdır. FMN, 2015’te NATO Karargâhı’nda (Mons, Belçika) kurulmuş bir sekretaryaya sahiptir ve NATO üyesi 31 ülke ile 6 partner ülke (toplam 37+ NATO Komuta yapısı = 39 afiliye) bu girişime dahildir. FMN’in hedefi, C4ISR ve karar destek alanında “misyon ağları” kurmak için standartlar ve prosedürler geliştirmektir.

Kapsam ve Ürünler: FMN, somut olarak Spiral Specifications adı verilen sürüm bazlı standart doküman setleri üretir. Bu dokümanlar, bir federasyon misyon ağında hangi mimariler, ara yüzler, veri sözleşmeleri, güvenlik önlemleri, eğitim gereksinimleri vs. olacağını tanımlar. Örneğin FMN Spiral 1, Afganistan Misyon Ağı (AMN) tecrübesine dayanarak belirlenmişti; Spiral 2, 3 diye devam ederek her birkaç yılda bir güncellenmektedir. Bu spesifikasyonlar, mümkün olduğunca mevcut ticari ürün ve açık standartlara yaslanır (TCP/IP, XML, STANAG imzaları vb.), böylece katılımcı ülkelerin mevcut sistemleriyle uyum sağlaması kolaylaşır.

FMN, bir teknik uygulama olduğu kadar bir işbirliği sürecidir. Ülkeler arasında Joining Membership Exit Instructions (JMEI) denilen prosedürlerle bu misyon ağlarına katılım ve ayrılma kuralları tanımlanmıştır. Örneğin bir NATO tatbikatına katılacak ülke, tatbikat öncesi FMN gereksinimlerine göre sistemini hazırlar, katılır, sonra çıkarken verileri uygun şekilde devreder.

ABD ve FMN: ABD, FMN’in en büyük destekçilerindendir ve bu girişimde afiliye üye konumundadır. ABD’nin kendi MPE programı, FMN ile paralel gitmekte ve deneyimler paylaşılmaktadır. Özellikle CIAV (Coalition Interoperability Assurance and Validation) etkinliklerinde ABD, kendi sistemlerini NATO ile test etmektedir. FMN, ABD kökenli olmamakla birlikte ABD’nin aktif katkı yaptığı uluslararası bir sistemdir. Bu anlamda ABD ile ilişkisi, NATO müttefiki olarak standartlara uymak ve kendi birliklerinin NATO harekâtlarına hazır olmasını sağlamaktır.

Entegrasyon: FMN çıktılarını kullanan bir örnek, 2019’daki Trident Juncture tatbikatıdır; burada onlarca NATO ülkesinin karargâh sistemleri FMN standartlarında birleştirildi. Teknik olarak FMN, TACOMS (Tactical Communications) adlı bir standardı çekirdek alır; bu standart, farklı iletişim ağlarının federatif bir çekirdek üzerinden bağlanmasını tarif eder. Yani bir nevi NATO’nun SABRE’si denebilir. FMN ayrıca var olan NATO sistemlerini (örn. LOGFAS, ICC, JOCWatch gibi araçlar – bunlar aşağıda ele alınmıştır) misyon ağlarına uygun hale getirmeyi içerir.

Geliştirme Süreci: FMN’in kökeninde, 2012 Chicago Zirvesi sonrası NATO’nun Connected Forces Initiative (CFI) kararları vardır. 2015’te konsept belirlendi ve ilk uygulama Afganistan’dan çekilme döneminde test edildi. Sonraki yıllarda Avrupa’daki tatbikatlar, FMN konseptini deneme fırsatı sundu. 2020’lerde FMN, NATO için olmazsa olmaz olarak görülmeye başlanmıştır. Zira çok uluslu müşterek harp ihtimali arttıkça, bu şekilde esnek ağ kurabilme kabiliyeti kritik hale gelmiştir. NATO, FMN’i desteklemek için NATO C2COE (Komuta-Kontrol Mükemmeliyet Merkezi) bünyesinde çalışmalar yürütüyor.

Modernizasyon: FMN Spiraller halinde ilerlediği için her iterasyonda yeni teknolojiler ve dersler eklenmektedir. Örneğin bulut bilişim, yapay zekâ ile veri çeviri (çeşitli dillerde doküman paylaşımı), gelişmiş siber güvenlik, FMN yol haritasında yer alır. 2023 itibarıyla FMN Spiral 5 üzerinde çalışılmakta olup 2025-2026 döneminde bunun uygulanması öngörülmektedir. Bu arada NATO, FMN ilkelerini pratikte kullanmaya başlamıştır: Örneğin Ukrayna krizinde NATO Doğu Kanat ülkeleri kendi ulusal hava resimlerini FMN tarzı hub’lar üzerinden paylaştılar.

ABD Dışı Sistemlerle İlişki: FMN’in kendisi zaten ABD dışı (NATO çerçevesi) bir girişimdir. Ancak ABD teknolojik ve doktrinsel olarak burada lider rol oynar. Örneğin 2022’de NATO Ağ Destek Ajansı (NCIA) bir tatbikatta ABD’nin MPE/SABRE çözümünü incelemiş ve bazı bileşenleri FMN’e adapte etmeye çalışmıştır. Yine de FMN bağımsız bir NATO programıdır; ABD de dahil tüm üyeler eşit söz hakkına sahiptir. Sonuçta NATO harekâtlarına ABD genelde ciddi katkı sunduğundan, FMN’in başarısı ABD’nin de lehine olacaktır.

Teknik Özeti (FMN vs. MPE):

  • Kapsam: MPE ulusaldan uluslararasıya doğru bir yapı, FMN ise en baştan uluslararası tasarlanmış bir çerçeve.
  • Üyelik: MPE’ye ülke kendi iradesiyle katılır (koalisyona özel), FMN NATO kapsamında mecburi (NATO kararlarıyla).
  • Teknoloji: Büyük oranda benzer – her ikisi de IP tabanlı ağ, federasyon gateway, ortak servis yaklaşımları.
  • Örnek Uygulama: FMN, NATO tatbikat ve operasyonlarında (Kosova gücü KFOR, Akdeniz’de Sea Guardian vb.) kullanıldı; MPE, ABD liderliğindeki koalisyonlarda (IŞİD karşıtı koalisyon) kullanıldı.

NGC2 (Next Generation Command and Control)

NGC2 (Yeni Nesil Komuta ve Kontrol), ABD Kara Kuvvetleri’nin komuta-kontrol alanında devrim yapma hedefiyle 2020’lerin ilk yarısında başlattığı bir inisiyatiftir. “NextGen C2” olarak da anılan NGC2, dijital çağın getirdiği veri miktarı ve hızla başa çıkabilmek için klasik C2 sistemlerini kökten yenilemeyi amaçlar. Bu bir spesifik yazılım değil, yeni bir C2 mimarisi ve uygulama ekosistemi projesidir. Amaç, kara birlik komutanlarının daha fazla, daha iyi ve daha hızlı kararlar almasını sağlayacak bir yapı sunmaktır.

Genel Tanım: NGC2, modüler bir yaklaşımla komuta merkezlerindeki işlevleri yeniden tanımlamaktadır. Mevcut durumda tugay, tümen gibi karargâhlarda farklı harp fonksiyonları (istihbarat, manevra, ateş destek, lojistik vs.) ayrı yazılımlar ve veritabanları kullanır. NGC2 ise ortak bir veri tabanı ve uygulama mağazası mantığı getirerek tüm fonksiyonları tek bir platformda buluşturur. Örneğin bir komutan veya karargâh personeli, NGC2 sistemine girdiğinde karşısına bir “uygulama sayfası (dashboard)” gelir; burada istihbarat, lojistik, ateş destek gibi konular için uygulama ikonları bulunur. Bu uygulamalara tıkladığında ilgili fonksiyonun arayüzü açılır ancak hepsinin dayandığı veri aynı ortak veri katmanından gelir. Böylece herkes aynı güncel veriyi kullanır ve farklı seviyelerde çelişen durum tabloları ortaya çıkmaz. NGC2 aynı zamanda makine öğrenmesi ile “Corse of action” (icra planı, muhtemel hareket tarzı) önerileri sunan bir modellemeyi de içerir.

Üretici ve Yönetim: NGC2 bir program olmaktan çok bir girişim olduğundan, klasik bir ana yüklenici yoktur. ABD Kara Kuvvetleri, 2025 yılında Aberdeen Proving Ground’da bir NGC2 Program Yönetim Ofisi kurarak (PEO C3N bünyesinde) resmi program haline getirmiştir. Ancak geliştirme, büyük oranda ordu içi inovasyon timleri ve çeşitli teknoloji firmalarının birlikte çalışmasıyla yürür. Ordu Futures Command bünyesinde C2 Cross-Functional Team (CFT) olarak adlandırılan ekip, gereksinimleri tanımlayıp prototipleri test ederken; Program Yönetim Ofisi de endüstriye yönelik kontratları idare eder. 2024 yılına gelindiğinde Ordu, bu alanda birçok küçük ölçekli yazılım şirketiyle prototip geliştirme anlaşmaları imzalamıştır. Örneğin Project Linchpin ve TITAN gibi alt projeler, NGC2’nin istihbarat veri altyapısını hazırlamıştır. Özetle NGC2, farklı tedarikçilerin ortak bir mimaride ürün sunacağı bir ekosistem olacaktır (bir nevi “App Store” yaklaşımı).

Kullanıcılar: NGC2 konsepti, öncelikle kara unsurlarındaki komuta merkezleri için tasarlanmıştır (tümen, kolordu ve gerektiğinde birlik karargâhları). Ancak ileride Müşterek seviyede ve belki diğer kuvvetlere de genişleyebilir. Şimdilik, 2025 yılı itibarıyla plan, XVIII’inci Hava İndirme Kolordusu gibi öncü birliklerde NGC2’yi deneyerek, 2026’dan sonra tüm aktif tümenlere yaymaktır. Kullanıcı profilinde hem komutanlar (karar vericiler) hem de karargâh subayları (S/G/J staff) bulunuyor. NGC2 insan-makine arayüzünü kolaylaştırmak için dokunmatik ekranlar, artırılmış gerçeklik unsurları gibi yenilikleri de değerlendiriyor.

Komuta Yapısı ve Entegrasyon: NGC2, JADC2 vizyonunun kara kuvvetlerindeki karşılığı gibidir. Dolayısıyla sadece Kara Kuvvetleri içinde değil, müşterek ve çoklu-ortam (multi-domain) seviyede de entegre olmayı hedefler. Örneğin NGC2, Hava Kuvvetleri’nin ABMS ağı veya Deniz Kuvvetleri’nin Project Overmatch ağı ile veri alışverişinde bulunabilecek standartları kullanmak durumundadır. Şu ana kadar NGC2’nin testleri, Project Convergence serisi deneylerde JADC2 unsurlarıyla birlikte yapıldı. 2024 Capstone 4 ve 2025 Capstone 5 etkinliklerinde NGC2 prototipi ile yalnızca Ordu değil, Müşterek Kuvvet öğeleri de katılarak “muharebe senaryosu tamamen NGC2 mimarisi üzerinden yürütülebilir mi” sorusu sınandı. Bu testlerde, bir zırhlı tugayın komuta postası, kolordu karargâhı ve hatta İngiliz Ordusu bağlantıları tek bir NGC2 ağına dahil edildi. Sonuçta NGC2, başarıya ulaşırsa, ABD Kara Kuvvetleri komuta yapısını daha dağıtık ve esnek hale getirecek – personel fiziken aynı yerde olmasa bile aynı veriye erişebilecek.

Teknoloji ve Modernizasyon: NGC2 tamamen modern yazılım prensipleriyle inşa ediliyor: bulut mimarisi, mikro hizmetler, konteyner tabanlı dağıtım, sürekli güncelleme (DevSecOps) gibi. Örneğin bir NGC2 sunucusu, farklı uygulamaları Docker/kubernetes benzeri ortamda paralel çalıştırabilecek. Güvenlik, temelinde (C2 sistemleri kritik olduğu için) her bileşene entegre ediliyor.

Veri Katmanı: NGC2’nin belkemiği, tüm fonksiyonların üzerine inşa edildiği tekil veri katmanı. Bu veri tabanı, uygun şekilde sınıflandırma bölmeleriyle korunan, ölçeklenebilir bir depolama alanıdır.

Uygulama Katmanı: Ordu, kendi geliştireceği çekirdek uygulamaların yanı sıra üçüncü tarafların da uygulama geliştirmesine açık olmayı planlıyor. Mesela bir haritalama aracı veya bir lojistik kestirim aracı, eğer açık API’leri kullanarak veri katmanına bağlanırsa NGC2’de çalışabilecek.

Arayüz: Karargâh personelinin öğrenme eğrisini azaltmak için modern, kullanıcı dostu bir arayüz tasarlanıyor. Bu arayüz, modüler panolar halinde özelleştirilebilir yapıda.

NGC2’yi modernize etmek aslında sürekli bir süreç olacak; belki her yıl hatta daha sık versiyon güncellemesi alacak. Ordu bu yüzden tedarik süreçlerini dahi değiştirmekte ve NGC2 için yazılım odaklı bütçeleme yapmaktadır. 2024’te bir komutan, NGC2 hakkında “artık teorik değil, NGC2 bugün var ve çalışıyor” diyerek projenin somutlaştığını ifade etmiştir.

Operasyonel Örnek ve Faydalar: Bir senaryo ile somutlamak gerekirse: Müşterek bir kuvvet, Pasifik’te bir adada operasyon yapıyor. Bu kuvvetin karargâhında, normalde yüzlerce subay ve er hep beraber birlik olup büyük ekranlar önünde çalışması gerekirken, NGC2 ile bu kişiler coğrafi olarak dağılmış olabilir (kimisi gemide, kimisi karargâhta, kimisi ileri alanda kurulu bir  üste). Yine de NGC2 ağı sayesinde hepsi aynı operasyon planını, aynı anlık istihbarat resmini görebilir. Karşılarında gerçek zamanlı güncellenen bir dijital harita ve üzerinde dost/düşman işaretler, lojistik durum göstergeleri vb. var. Yapay zekâ destekli asistan, olası düşman hamlelerine karşı birkaç seçenekli harekât planını anında simüle edip sunuyor. Komutan bir planı seçip onayladığında NGC2 bunu ilgili birliklerin ekranlarına ve hatta ateş destek sistemlerine (siber dahil) iletiyor. Bütün bu süreç dakikalar içinde oluyor, oysa eski yapıda belki saatler alacaktı. NGC2’nin nihai vizyonu bu şekildedir – hızlı, ortak, bütünleşik karar döngüsü.

ABD Dışı İlişki: NGC2 tamamen ABD Kara Kuvvetleri iç projesidir. Ancak konsept olarak müttefik kara kuvvetleri de benzer yöne evrilmektedir (ör. İngiltere “LETacCIS” programı). ABD, NGC2 çıktılarının NATO standartlarıyla uyumlu olmasına dikkat edecektir; zira müttefik karargâhlarla birlikte çalışabilirlik her zaman gerekecektir.

Özet Teknik Tablolar:

Özellik Bilgi
Program Başlangıcı ~2021 (kavramsal), 2024 (prototip testleri), 2025 (Program ofisi kuruldu).
Hedef Seviyeler Tümen/kolordu karargâhları öncelikli; kademeli olarak tugay ve müşterek entegrasyon.
Mimari Katmanlar Veri Katmanı (tek veri deposu), Entegrasyon Katmanı (API’ler), Uygulama Katmanı (modüler app’ler).
Örnek Uygulamalar İstihbarat resmi uygulaması, harekât durumu panosu, lojistik izleme, ateş destek koordinasyon, kurmay işlem takip vs.
İleri Teknolojiler Makine öğrenmesi ile harekât senaryosu önerileri; coğrafi bilgi sistemleri; mobil/tablet erişim; artırılmış gerçeklik.
Test ve Tatbikatlar Project Convergence 2024-25’te aktif test edildi; 2026’da bir tümenin tamamen NGC2 kullanarak tatbikata katılması planlanıyor.
ABD Dışı ABD kökenli. Müttefiklere doğrudan satışı düşünülmüyor ancak konsept paylaşımı ve NATO standardizasyonuna etkisi olacak.

 

TAC C2 (Tactical Command and Control – Taktik Komuta-Kontrol) ve Muharebe Alanı Hava Sahası Kontrol Sistemleri

Taktik Komuta-Kontrol (TAC C2) ifadesi, belirli bir tek sistemden ziyade saha düzeyinde komuta süreçlerini yöneten sistemler ailesini tanımlar. Özellikle Muharebe Alanı Hava Kontrolü bağlamında “TAC C2” kısaltması kullanılmaktadır. Örneğin ABD Hava Kuvvetleri’nin TACS

Taktik Komuta-Kontrol ve Muharebe Alanı Hava Kontrol Sistemleri (TAC C2)

Bu kategori, özellikle muharebe sahasında saha düzeyindeki komuta süreçlerini yöneten sistemleri ifade eder. Örneğin ABD Hava Kuvvetleri’nin Theater Air Control System (TACS) ve Kara Kuvvetleri’nin Army Air-Ground System (AAGS) birlikte çalışarak yakın hava desteği, hava sahası yönetimi gibi görevleri yürütür. Taktik düzeyde, Hava Kuvvetleri CRC (Control and Reporting Center) ve JTAC ekipleri ile Kara birliklerindeki ADAM hücreleri ve hava savunma unsurları anlık iletişimde kalır. Bu amaçla ortak taktik chat odaları ve dijital hava görev emirleri kullanılır. TAC C2 sistemleri, belirli bir yazılım adı olmasa da, Müşterek Atış İdare Ağı (JFIRE vb.) ve ortak veri linkleri sayesinde pratikte entegre çalışır. Son dönemde DARPA’nın ASTARTE projesi gibi girişimler, Kara ve Hava kuvvetleri arasındaki TAC C2 koordinasyonunu geliştirmeyi hedeflemiştir. Bu kapsamda, TAC C2 ABD kökenlidir ve sürekli müşterek tatbikatlarla müttefik prosedürlerine de etki etmektedir.

ASTARTE , Air Space Total Awareness for Rapid Tactical Execution (Hava Sahası Toplam Farkındalığı ile Hızlı Taktik İcra) anlamına gelir. DARPA tarafından geliştirilen bu program, ABD Kara ve Hava Kuvvetleri arasındaki hava sahası yönetimini ve müşterek ateş koordinasyonunu iyileştirmeyi amaçlamaktadır. Bu teknoloji, mühimmat, uçak ve insansız hava araçlarının aynı anda güvenli şekilde çalışmasını sağlamak için hava sahası çakışmalarını önceden tespit edip çözüm üretir. Geliştirilmekte olan ASTARTE, yapay zeka destekli yazılım kullanarak karmaşık hava sahası operasyonlarını otomatikleştirmeyi hedefler. Özellikle yoğun çatışma ortamlarında dost unsurların güvenli şekilde manevra yapmasını sağlamak için gerçek zamanlı hava sahası farkındalığı sunar. Raytheon tarafından geliştirilen bu sistem, mevcut ABD Ordusu ve Hava Kuvvetleri komuta-kontrol sistemlerine entegre olacak şekilde tasarlanmıştır

JOCWatch (Joint Operations Center Watch)

NATO tarafından geliştirilen Müşterek Operasyon Merkezi Dijital Günlük aracıdır. Bir karargâhta 7/24 nöbet usulü çalışan personelin kaydettiği önemli olaylar, mesajlar ve durum raporlarını elektronik ortamda tutmaya yarar. JOCWatch, klasik papier log’ların yerini almak üzere NCIA (NATO Communication and Information Agency) tarafından geliştirilmiştir. ABD kökenli değildir; ancak ABD subayları NATO görevlerinde bu aracı kullanır. Örneğin bir NATO karargâhında vardiya değişiminde JOCWatch kaydı sayesinde bilgi sürekliliği sağlanır. Sürüm 3.3 itibarıyla NATO gizli ağı üzerinde çalışır ve JChat ile entegredir. ABD, kendi ulusal karargâhlarında JOCWatch kullanmaz (onun yerine GCCS-J günlük modülleri veya hizmet bazlı çözümler kullanır), ancak NATO operasyonlarına katkıda bulunurken JOCWatch kullanımı konusunda personelini eğitir.

LOGFAS (Logistics Functional Area Services)

NATO’nun lojistik bilgi sistemi paketidir. ABD kökenli değildir, NATO tarafından 1980’lerde geliştirilmeye başlanmıştı. LOGFAS; stratejik nakliye planlaması, çokuluslu lojistik harekât planlaması, malzeme durumu takibi gibi işlevleri yerine getiren bir dizi yazılım modülünden oluşur. Örneğin LOGREP, birliklerin lojistik durum raporlarını toplayıp ortak tabloya dönüştürür; ADAMS (Allied Deployment and Movement System), hava nakliyat planlaması yapar. ABD Avrupa Komutanlığı (EUCOM) ve ABD Ordusu Avrupa (USAREUR-AF) sıkça LOGFAS kullanır, zira NATO müttefikleriyle lojistik müştereklik önemlidir. 2022 yılında ABD’nin 21’inci Tiyarro Destek Komutanlığı, İngiliz Ordusu’na LOGFAS entegrasyonu konusunda tecrübe aktarımı yapmıştır. LOGFAS, ABD’nin kendi lojistik sistemleri GCSS-Army (Global Combat Support System – Army Küresel Muharebe Destek Sistemi – Kara Kuvvetleri ), JDLM vb. ile birebir aynı değildir fakat NATO harekâtlarında ABD kuvvetleri LOGFAS veri formatlarına uyum sağlar. Sonuç olarak LOGFAS, NATO içinde ortak lojistik dil oluşturmakta, ABD de bunu NATO operasyonlarında aktif şekilde kullanmaktadır.

GCCS-J (Global Command and Control System – Joint)

ABD Savunma Bakanlığı’nın 1996’dan beri kullandığı küresel müşterek komuta-kontrol sistem idi​. GCCS-J, Soğuk Savaş döneminin WWMCCS sisteminin yerini almak üzere geliştirildi ve ortak harekât resmi, kuvvet durumları, istihbarat ve lojistik bilgilerinin entegre sunumunu sağlar. Tüm muharip komutanlıklar, birleşik ve müşterek karargâhlar GCCS-J yazılımını (veya web arayüzlerini) kullanarak Common Operational Picture (COP) dediğimiz ortak durumsal farkındalığı elde eder. Örneğin CENTCOM karargâhında GCCS-J üzerinden hedef listeleri, birim yerleri ve istihbarat raporları paylaşılır. Teknik olarak GCCS-J; bir veri tabanı, harita görüntüleme aracı ve çeşitli fonksiyonel modüllerden oluşur (JOPES harekât planlama, INTELLINK istihbarat, v.b. 2000’lerde bir dönem performans sorunları yaşansa da sistem sürekli güncellendi. 2020’lerde GCCS-J Enterprise (GCCS-JE) adıyla bulut tabanlı mimariye geçiş yapılıyor ve eski istemci tabanlı mimari terk ediliyor. Baş yüklenicisi Northrop Grumman’dı. ABD kökenli olan GCCS-J, müttefiklere doğrudan açılmaz; ancak gerekli kısımlar (ör. havada devriye yapan bir AWACS’ın yeri) NATO ICC sistemine aktarılabilir. Günümüzde GCCS-J, yerini yavaşça JADC2 uyumlu yeni nesil karar destek sistemlerine bırakmaya hazırlanıyor olsa da halen ABD müşterek komuta yapısının dijital omurgası konumundadır.

JADC2 (Joint All-Domain Command and Control)

ABD Savunma Bakanlığı’nın tüm kuvvet ve harekât sahalarını kapsayan entegre komuta ve kontrol konseptidir. ABD kökenli bir vizyon olup 2019’da şekillenmiş, 2022’de resmi strateji belgesi yayınlanmıştır. JADC2’nin amacı, kara, deniz, hava, uzay ve siber tüm alanlardaki sensör ve silahları tek bir müşterek ağ içinde bağlayarak “algıla, anlamlandır, harekete geç” döngüsünü hızlandırmaktır. Bu kapsamda her kuvvet kendi katkı programını yürütmektedir: Hava Kuvvetleri ABMS (Advanced Battle Management System) ile sensör ağları ve bulut altyapısını deniyor; Deniz Kuvvetleri Project Overmatch ile gemi ve insansız sistem iletişimini geliştiriyor; Kara Kuvvetleri Project Convergence ile kara unsurlarının ağ entegrasyonunu test ediyor.

JADC2, bir cihaz veya yazılım değil, bir ekosistemdir – dolayısıyla somut çıktıları arasında yukarıda değinilen CBC2, NGC2, SABRE gibi alt bileşenler bulunur. 2023’te yayınlanan GAO raporunda, JADC2 için hizmetlerin hala tam koordineli çalışmadığı, ancak çerçevenin oturduğu belirtilmişti. Son olarak, JADC2’nin müttefik boyutu da vardır: “Combined JADC2” denilen konsept ile İngiltere, Avustralya gibi yakın müttefiklerin de bu ağa entegre olması hedeflenmektedir. NATO da bunu kendi MN C2 vizyonuyla paralel götürmektedir. JADC2, klasik platform merkezli C2’den veri merkezli C2’ye geçişin ABD’deki itici gücüdür.

MN C2 (Multinational Command and Control), NATO’nun çok uluslu komuta ve kontrol vizyonunu ifade eder. Bu konsept, müttefik ülkelerin askeri operasyonlarını daha entegre ve uyumlu hale getirmek için geliştirilmiştir. NATO’nun M2C2 (Multinational All-Domain Command and Control) girişimi, farklı ülkelerin C2 sistemlerini ortak bir ağda birleştirmeyi hedefler. Böylece, hava, kara, deniz, uzay ve siber alanlarda koordinasyon sağlanarak daha etkili müşterek harekâtlar gerçekleştirilebilir.

GAO raporu , ABD Hükümeti’nin hesap verebilirlik ofisi olan Government Accountability Office (GAO) tarafından yayınlanan bir değerlendirme raporudur. 2023 GAO raporu, JADC2’nin gelişim sürecini ve mevcut eksikliklerini ele almıştır. Raporda, ABD Savunma Bakanlığı’nın (DOD) JADC2’yi tam olarak tanımlamakta ve uygulamakta hâlâ bazı zorluklar yaşadığı belirtilmiştir. Özellikle mevcut sistemlerin JADC2’ye nasıl entegre edileceği ve gelecekte hangi yeteneklerin geliştirilmesi gerektiği konularında belirsizlikler olduğu vurgulanmıştır.

Raporda, JADC2’nin tüm askeri alanları (hava, kara, deniz, uzay ve siber) kapsayan bir veri paylaşım ağı oluşturmayı amaçladığı belirtilirken, ABD Hava Kuvvetleri’nin Advanced Battle Management System (ABMS) gibi projelerle bu sürece katkı sağladığı ifade edilmiştir

ADVANA (Advanced Analytics Platform)

ABD Savunma Bakanlığı’nın kurumsal ölçekte veri analitiği ve karar destek platformudur. Öncelikle finans ve lojistik verilerini konsolide etmek amacıyla OSD (Bakanlık) tarafından geliştirilmiş, daha sonra CDAO (Chief Digital and AI Office) çatısı altına alınmıştır. ADVANA DoD içerisindeki 400’den fazla veri kaynağından beslenen bir veri ambarı ve üzerinde çalışan gösterge paneli/arac setidi. Örneğin bütçe harcamaları, tedarik süreleri, personel sayıları gibi verileri çeken, grafikleştiren araçlar sunar.

ADVANA bir anlamda Pentagon’un “veri gölü”dür. 2024’te ADVANA’nın program yöneticisi CDAO ofisinde yeniden yapılanmaya gitti ve platformun daha da kurumsallaştırılması planlandı. Teknik olarak AWS GovCloud üzerinde çalışan, Palantir gibi ticari araçları entegre eden bir platformdur. Askeri operasyon C2 verilerinden ziyade karar alıcıların stratejik yönetim verilerine odaklanır. Ancak JADC2 kapsamında operasyonel verilerin de (özellikle lojistik ve bakım verilerinin) ADVANA üzerinden analiz edilmesi gündeme gelmektedir.

ABD iç kullanım için olup, müttefik paylaşımı düşünülmemiştir (içerdiği veriler hassas olduğundan). Sonuç olarak ADVANA, DoD’un büyük veri ve yapay zekâ ile destekli yönetim vizyonunun en somut ürünüdür.

MINERVA (Space C2 Minerva Uygulaması)

ABD Uzay Kuvvetleri’nin uzay harekâtları komuta-kontrol programı “Kobayashi Maru” altında geliştirdiği bir yazılım uygulamasıdır. 2021 yılında operasyonel kabul almıştı​. Minerva, Combined Space Operations Center (CSpOC) içinde kullanılan bir RFI (bilgi talebi) yönetim aracıdır. Uzay ortamıyla ilgili gelen tüm bilgi taleplerini (ör. bir uydu geçişi hakkında bilgi isteyen birimler) tek noktada toplar, takip eder ve yanıtlanmasını koordine eder. Öncesinde bu iş e-posta/Excel ile yapıldığından çok zaman alıyordu; Minerva sayesinde istek işleme süresi saatlerden dakikalara ind​i.

Minerva’nın geliştiricisi SMC (Space and Missile Systems Center) / Enterprise Ground bölümüdür. Bu yazılım şu an Space Delta 5 personelince kullanılmakta ve ABD Stratejik Komutanlığı ile diğer ortak uzay merkezlerince de görülmektedir. ABD kökenli olup, adını Roma mitolojisindeki bilgelik tanrıçasından alır. Minerva, Kobayashi Maru programının ilk ürünlerinden olduğundan ileride diğer modüllerle (ör. uzay izleme COP’u) entegre edilecektir. ABD müttefikleriyle doğrudan ilişkisi yoktur, ancak Combined Space Operasyonları konsepti gereği Kanada, İngiltere, Avustralya gibi ülkelerin subayları CSpOC’ta görev yaparken Minerva çıktılarından faydalanır.

Kobayashi Maru
, ABD Uzay Kuvvetleri’nin uzay harekâtları için geliştirdiği bir komuta ve kontrol (C2) yazılım programıdır. Bu program, Ulusal Uzay Savunma Merkezi (NSDC) ve Birleşik Uzay Operasyonları Merkezi (CSpOC) gibi kritik operasyon merkezlerine destek sağlayarak uzay alan farkındalığı, elektronik harp, siber savunma ve tehdit uyarı sistemleri gibi yetenekleri içerir. Kobayashi Maru, DevSecOps yaklaşımıyla geliştirilen bir yazılım fabrikasıdır ve sürekli olarak yeni yetenekler ekleyerek uzay harekâtlarının hızını ve etkinliğini artırmayı hedefler

AB veya NATO Dışı Komuta-Kontrol (EU OHQ C2)

ABD kökenli olmayan, ancak listemize giren  “EU OHQC2” ifadesi muhtemelen Avrupa Birliği’nin kendi operasyonel karargâh yapısına (OHQ) yönelik C2 girişimlerini kastetmektedir. AB, NATO’dan bağımsız olarak küçük-ölçekli askeri operasyonlarını yönetmek için Brüksel’de Askeri Planlama ve Yürütme Kabiliyeti (MPCC) adı altında bir stratejik seviye OHQ kurmuştur. Bu yapının bilgi sistemleri AB tarafından geliştirilmektedir ve NATO sistemlerinden ayrıdır. Örneğin AB OHQ, EUCCIS denilen bir iletişim ve bilgi sistemine, LOGFAS benzeri LOGIS sistemine sahiptir. 2020’lerde AB’nin PESCO projesi kapsamında ESC2S (European Strategic C2 System) adlı bir proje (İspanyol Indra firması liderliğinde) başlatılmıştır.. Bu proje, Avrupa için NATO’dan bağımsız bir stratejik/operatif komuta yazılımı prototipi geliştirmeyi hedefler.

ABD ile ilişkisi: Bu sistemler ABD tarafından kullanılmaz veya geliştirilmez; ancak ABD, NATO aracılığıyla AB operasyonlarıyla bilgi paylaşımı yaptığında (örn. AFRICOM’un AB misyonlarına destek sağladığı durumlar) bazı ara yüzler kurulur. Örneğin AB’nin Akdeniz’deki Sophia operasyonunda, ABD istihbarat desteği AB OHQ’ya NATO kanallarıyla iletilmiştir. Neticede “EU OHQ C2” sistemleri ABD kökenli değildir ve tamamen Avrupa inisiyatifidir; ABD sadece dolaylı olarak (NATO ve ikili anlaşmalar üzerinden) bu sistemlerle koordinasyon kurar.

Project Convergence

ABD Kara Kuvvetleri öncülüğünde 2020 yılından itibaren düzenlenen çok hizmetli bir dizi deney/tatbikat programıdır. Project Convergence, JADC2 konseptini pratiğe dökerek sensörler, karar merkezleri ve silahlar arasındaki verinin “makine hızıyla” akmasını test eder. İlk olarak 2020’de başladı ve her yıl bir “Capstone” etkinliği şeklinde icra edildi. 2022’den itibaren Birleşik Krallık, Avustralya gibi müttefiklerin de katılımıyla çok uluslu bir boyut kazandı. Bu etkinliklerde yapay zekâ hedef tespiti, otonom sistem entegrasyonu, uzun menzilli ateşler ile gerçek zamanlı hedef vurma gibi yenilikler denendi.

Project Convergence, Kara Kuvvetleri’nin yukarıda bahsedilen NGC2, IBCS gibi teknolojilerini deneme fırsatı sunarken, aynı zamanda Deniz ve Hava Kuvvetleri’nin JADC2 bileşenlerini de entegre etti. Örneğin 2021’de bir İngiliz sensöründen gelen verinin Amerikan ağında işlenip Fransız yapımı bir silahla hedef imhası gibi kombine senaryolar oynandı. ABD kökenlidir ve ABD’nin CJADC2 (Combined JADC2) vizyonunun sürükleyicisi sayılır. 2023’te konsept gözden geçirilerek iki yılda bir daha geniş kapsamlı “Spiral” etkinliklere dönüştürülmesi planlandı. Project Convergence sonucunda elde edilen dersler, doğrudan doktrin ve tedarik kararlarını etkilemektedir.

JISR (Joint Intelligence, Surveillance and Reconnaissance)

Müşterek İstihbarat, Gözetleme ve Keşif kabiliyeti, herhangi bir tek sistemi değil, istihbarat toplama ve kullanma süreçlerinin tümleşik yapısını ifade eder. NATO bağlamında Joint ISR, karargâhların ihtiyaç duyduğu istihbaratı sağlamak için tüm sensör ve platformların (İHA, uydu, karadan insanlı gözetleme vb.) dinamik ve koordine kullanımını teşvik ede. Örneğin bir hedef hakkında müttefikler arası istihbarat paylaşımı, JISR şemsiyesi altındadır.

NATO dokümanı AJP-2.7’ye göre JISR, “tüm toplama yeteneklerinin planlanma ve işletimini, bunlardan elde edilen bilginin işlenip ilgili karar destek faaliyetlerine sunulmasını entegre eden yetenek seti”dir. ABD, JISR kavramını fiilen uygulamada en önde gelen ülkedir – küresel sensör ağı ve istihbarat analiz kapasitesiyle müttefik operasyonlarına büyük katkı sunar. Örneğin 2011 Libya harekâtında ABD, NATO’ya geniş JISR desteği vererek hedef istihbaratının %75’ini sağlamıştır.

JISR kapsamında ABD’nin Distributed Common Ground System (DCGS) adı verilen bir ağ sistemi vardır; bu, havadan ve karadan gelen ham istihbarat verilerinin işlendiği müşterek bir platformdur. JISR konsepti ABD kökenli sayılmaz (ortak doktrin ürünüdür) ancak ABD’nin teknolojik imkânları sayesinde JISR operasyonları etkinleşir. Günümüzde JADC2 ile JISR birleşmekte, büyük verinin hızlı analiziyle “doğru bilgi, doğru kişiye, doğru anda” ulaştırılmaya çalışılmaktadır.

JChat (Joint Tactical Chat)

NATO’nun müşterek taktik sohbet sistemidir. Genellikle XMPP tabanlı bir anlık mesajlaşma aracı olarak, karargâhlar ve birlikler arasında gerçek zamanlı metin iletişimine olanak tanır. JChat, NATO C3 Agency tarafından geliştirilmiş olup NATO gizli veya göreve özel ağlarında çalışır. ABD kökenli değildir, ancak ABD personeli NATO görevlerinde JChat’i kullanır. Özellikle JOCWatch, ICC gibi diğer NATO yazılımlarıyla entegre çalışır ve olay bildirimi, uyarı iletimi için kullanılır.

ABD Silahlı Kuvvetleri ulusal operasyonlarında ise benzer amaçla genelde mIRC tabanlı chat odaları (özellikle 2000’lerde) veya Mattermost/RocketChat gibi çözümler kullanmıştır. Son dönemde ABD, tüm kuvvetler için “Joint Chat” adında birlikte çalışabilir bir chat sistemi geliştirme çabasındadır ki bu da muhtemelen NATO JChat ile uyumlu olacaktır. Sonuç olarak JChat, “sessiz iletişim” ihtiyaçlarında sesli irtibatın yerini alan kritik bir C2 aracıdır; örneğin bir hava sahası kontrolörü ile saha komutanı arasında hızlı koordinasyon gerektiğinde anlık mesajla durumu paylaşırlar. ABD, JChat’in standardizasyonuna NATO aracılığıyla katkı vermektedir.

Çok-Ortam (Multi-Domain) Entegrasyon Sistemleri

Bu terim, birden fazla harp ortamını birleştiren tüm C2 girişimlerini kapsar. Yukarıda JADC2 kapsamında değinilen ABMS (Hava-Uzay entegre muharebe ağı) ve Project Overmatch (Deniz ve Deniz Piyadeleri entegre ağ projesi) bunların başlıcalarıdır.

ABMS, Hava Kuvvetleri’nin eski JSTARS ve AWACS gibi platform-merkezli yaklaşımdan bulut ve veri merkezi yaklaşımına geçiş programıdır – örneğin sensör verilerini anlık buluta atıp yapay zekâ ile işleyerek savaş uçaklarına gönderme denemeleri yapmaktadır. 2020’de ABMS denemelerinde balon ve uzaydaki sensörlerden alınan verilerin F-35, F-22 gibi uçaklar ve kara birimleriyle paylaşıldığı gösterildi.

Project Overmatch ise ABD Deniz Kuvvetleri’nin gemiler, denizaltılar, İHA’lar ve deniz piyadeleri arasında yüksek hızlı bir “taktik internet” kurma çabasıdır. Bu sayede örneğin bir insansız suüstü aracının tespit ettiği hedefi, ağ üzerinden bir destroyere iletip anında angajman sağlamak amaçlanır. Navy, Overmatch için 2021’de “TOC (Tactical Operations Center) in a Box” gibi prototipler denedi.

MARFOR (Deniz Piyadeleri) de kendi bağlamında Project Titan/Gladiator gibi çok-ortam C2 çalışmalarına katılıyor. Bütün bu sistemler, en nihayetinde müşterek ve birleşik bir “Sistemler Sistemi” şeklinde çalışmalıdır. ABD, bunu gerçekleştirmek için 2023’te yeni bir Müşterek Savaş Bulutu girişimi dahi başlattı.

Multi-domain entegrasyon, ABD’nin harp yönetiminde rekabet avantajı yaratmak istediği kritik bir alan olup, en ileri teknolojilerin (bulut bilişim, yapay zekâ, 5G/6G iletişim, kuantum güvenlik vb.) uygulandığı sistemleri içeriyor. Özetle, geleceğin muharebe sahasında “algılayan, iletişim kuran ve vuran” unsurlar tek bir birleşik ağın parçası olacak ve yukarıda bahsedilen tüm C2 sistemleri bu büyük hedefin oluşması için gerekli birer yapı taşıdır.

Sosyal Medyalardan Bizi Takip Edebilirsiniz:

Yazarın Diğer Haberleri

Başa dön tuşu
Gizliliğe genel bakış

Bu web sitesi, size mümkün olan en iyi kullanıcı deneyimini sunabilmek için çerezleri kullanır. Çerez bilgileri tarayıcınızda saklanır ve web sitemize döndüğünüzde sizi tanımak ve ekibimizin web sitesinin hangi bölümlerini en ilginç ve yararlı bulduğunuzu anlamasına yardımcı olmak gibi işlevleri yerine getirir.

Kapalı

Reklam Engelleyici Algılandı

Lütfen reklam engelleyicinizi sitemiz için devre dışı bırakınız.